yitip gittim uçsuz bucaksız sahralarda..."demiştim ! yanaklarımda gizlediğim sağanak sever bakışlarımı bir başkasına çeviremem artık.." sahi adın neydi senin ? - adıma nağmeler okunur söyleyemem... neden görmedin beni ? - bakılası yerlerde beklemeyi bırakmalısın... " ertelenmiş dünlerden geliyorum yarınlara sana geç kalmışlığım üryanlığımdan.." ipek saçlarının arasından sızan rüzgar, vuruyor geri geri yürüdüğüm sokakları. paslı bıçaklarla deşilen göğsümü, üşütmüşsün deyip yolladılar... ırksız çığlıklarım çınlattı kulakları, üvey öksürüklerle sınadılar nefesimi. cehennem alevinde sıtmaya tutuldum, sana iç çekerken çaldılar hevesimi... "sus ! ben gizlenirim kendi gölgemden, haberim var diri diri öleceğimden.." ben kazdım kendi çukurumu, kimsenin göz yaşı yok ıslak toprağımda. katarlara bağlayıp kap kara umudumu, yitip gittim uçsuz bucaksız sahralarda... hangi dua kurtarır beni araftan, kimse döndüremez ruhumu, senin olduğun taraftan... " gittiğin yerler önceden gidilmiş, belki dönersin ! dilerim çakır gözlerimi suskun yüreğine gömersin.." "demiştim ! buğulu gözlerimin teneşiridir soyadın adın ben seni sevdiğim için "sevgili" sahi nerede unuttun beni ? - sorma ! bilmediğimi söyleyemem... " içimde yüklü bulutlar birikti tüm şiirlerim tek kişilikti.." İsmail Yılmaz |
ve daha da kötüsü şu;
hak eden ama o hakkı evvelce başkası yediği
-bitirdiği için haksızlığa uğraması
sanırım fıtratımızda var,