Uzun benim hikayelerimAnsızın körlüğü tutmuş dilsiz gibiyim, Alışkının alıştığı kadar varlığım... Parmaklarım ıslak ve tütünkar, Üşüyorum sıtmam mühpem bir anı kadar... İncelikten kırılırcasına gönderdiğin, Dibi evvelinde gizli uçurumlara ! Çalıntı düşmelerle düştüm de geldim... - Bıraktığın yerin az gerisinde kalmışsın Haram yudumlara sadaka ısmarlamışsın... "cam buğusuna leke dediğin gün, elvedanı duymuştum... uykusuzluğum sana giydirdiğim gözlerimdendi..." Başkalarının sanrılarında unuttuğun beni, Kırıntı okşamalarla ezberinde tutamazdın... Sen de en az senin kadar haklısın bu gün, -Dünü kan çanağı gözlerle, Bir ben uyutmadım çünkü... Hüzzam bir cüzzam taşıyorken göğsümde, Çırpınıp çığlık büyüten şiirleri okumassın.. Uzun benim hikayelerim, Alın yazın kadar kısa değil... Omuzlarında tut tut tutturduğum, Ay tutulmalarını Coğrafyasız hayallere sunmuşsun. Bak ne çabuk unutmuşsun... "Çoktan kaybolmuş gözlerinde benliğin Oysa ben sırf gözlerin için Tövbelerimden döndüm de geldim.." Vakit geçsin diye yürüdüğüm yollar bitti. Rutubetli bir odaya kapandı kaldı varlığım. Öyle ki beynimi kundaklasalar, Kimsesizliğim kadar yanarım... - Ve sen sen diye tuttuğum nöbetleri, Öptüğün günahlarına ibadet sayarsın... Şimdi bir sonra ki güne kadar unutmak seni, Sürgüne evlâ parça parça kopmak öylece... Genzimde yanık bir tatla susmak suçlu gibi, Alt tarafı kaybolmak böylece... " Her yer ışıl ışıl her şey çok netti, Bu gün karşılaştık Ama o beni görmedi..." İsmail Yılmaz |
Deniz35 tarafından 6/7/2019 3:25:59 AM zamanında düzenlenmiştir.