Güneyli Çiçeklerin Son Soluğu
I.
Böyleyim Günışığında gözlerini ovuşturan kör tablo Enkazlarla buğuladım kalbimi Ölümün yanıbaşında güneyli çiçekler Toplanan pazarlar Günlerce işlenmiş bir çift söz Pazar kapı ardında, çok uzaklarda İki kollu ölüm Nisan’ın sesiyle Beni ağız dolusu arayan Sahil kayalıklarında ufuk çizgisi ile yalnızlık Nasılım bilmiyorum Duyuyorum desem duymuyorum da Seni hissedemiyorum üstelik Anımsayışlarım hızlandıkça Yol kenarında unutuluyorum II. Çık gel bana Dağların arasından Bir kışı anlat kalbim donsun Sessizliğimi gecenin keskinliğine bırakma Her çiçek çoğuldur gökyüzüne Örneğin Üsküdar’da bir çay ocağındayım Bazen Maskesini indiren ölüm Ve deniz ve kaybediş İnceden inceye kalbime dağlanan koku Kokun. Sanırım öyleyim Hiç değilse hiç oluyorum Ölüyümdür belki de yeni gün başlangıcında Bugünlerde saatlerim donuk (Vapura dolandırdım üç lafı Sahiden de yoksun Bu kuşlar ötmeye çok yabancı Deniz artık ölüyor Hiç olmaktansa...) III. - Kelimeleri ayırmak Tanrının işidir - Seni seviyorum bu yüzden Sahil şeridi, az ötede balıkçılar Toplanıp ayrışıyorlar sensizlikle İçim artık kalabalık bile değil Oysa begonyalar uzak Mutluluk kısa ve minareler gün seçiyor Seni sevmenin de ötesinde Hisleri kaybolmuş yabancı mermiler Ölmek ne kadar kolaydır, ne kadar incelikli Kaybetmek öylesine bir güneşi Evrenim doğum odasında kan revan Ölülerse ölüyor tekrar - Demiştim, gökyüzü mavi kalabilir - Geceleri sıcaksa soğuktur artık Seni özlemek morgları anımsatıyor Dünün ötesinde kalan o gün Ölmek yeniden doğuyor. |