Kasım Günlüğü III
I.
Yalnızlık kasırgalara göz kırpar İçimizi sömüren emperyalistlerin mimikleri Sokaktan bir kedi geçiyor yalın ayak Hayat, kimsesiz çocuklar kadar mutsuz Bir kere geliyor insan hüzün evrenine Doğarken de ağlıyor, ölürken de Yalnızlığı yemin etmiş bir manga dolusu asker Armalar halinde geçiyoruz bu kentten Susuyorum yarım bardak suya Mutluluğa. Şimdi sen beni sorsan bir ağaç devrilir burada Karıncalar ölür ve ben günaha girerim sebepsizce Ah! Bir sinemada sevdalanmıştım sana Biletlerimizi okuturken yorgundu zaman Yanlışlıkla bir yalnızlığa girdik Çıkmaz sokak II. Sesin yankılanıyor kulaklarımda içimi gıdıklayan tonda Sevmekti, sevişmekti derken Herkes gibi yalnızlığa sürüklendik Seni bir meydandan geçerken görüyorum Yelesine aklar düşmüş bir aslan kükrüyor en tepeden Korkuyu yürürlülüğe sokma savaşı Meşru olmayan mevzuatlar seni bana yazıyor Pekala begonyalar Asılsız manşetler atıldı şehrim kaosta Sağa sola yalpalayan kuş Yalnızlıklarımızı sırtına yükler Alır götürür bilinmez Amerikalara. Uğursuz bir koruluktan geçer gibi hayat Şimdi kimsesiz, şimdi yalnız III. Bir tren daha kalkıyor eyvah Peronlarda günlük koşuşturmacalara boyun eğmiş insanlar Zamanı dondururuz eğer göz göze gelirsek Bu yalnızlığı da yeneceğiz elbet Şili’den ithal edilmiş özenli acılarımız Yalnızlığa bağlanmış gemi halatları Umutsuzluk hayatın önsözü döne dolaşa ona çıkmalı Ömrümüz vefa ederse şayet kutsal şafağa. Darağaçları çekiyor içim bu güzelim havalarda - size sorarım bu tebessümler hangi telaşın çiçekleridir siz: umutsuzluğun - Teşekkür ederim uçamayan kuşlara Sırt üstü güneşlenen kedilere Teşekkür ederim bütün heykel sanatçılarına Amerika’m doğal olmayan felakette Bir yalnızlığı daha kaldırabilecek zamanım yok IV. Dakikalar asıra dönüşüyor ölümün sofrasında Hayat, ölümün kamera arkası Bu yalnızlık üs öbür yalnızlıklara Pakdil ölmemiş, ağlıyorum. Şimdi dağların efendiliği söz konusudur Seyyar satıcıların umursamazlığı Benim yanaklarım kanar ellerin yoksa Çık gel şehrime. Bir demet çiçek alırsam yalnızlık kaçar galiba Yanağıma konan haysiyetsiz akşam kelebeği Kalbim söyle hangi hasret sürükler seni intihara Kalbim: lüzumsuzdur pekala Seni bir çiçek çalar gibi özlüyorum V. Parkta ıslıklar eşliğinde yalnızlığa yenilmiş komşular Yaprakların düştüğü mevsimsel araf Aşkını yetiştirme yurtlarına yerleştirmiş adam Yürüyor zamanın boşluğunda Seslerden ve mekanlardan bağımsız endişelerle Freud yasaklı kelimeler kullanıyor günümüz anayasasında Mekanların en heybetlisi araftır Söyle yanarsam yalnızlığımı da alır mısın Araf! Sen ömrüme yer edinmiş mevsimsin Bir hiçlikten öldürürsün sevdaları, etme Hasretin dalgalarla sürüklenir Uzar gider böylece yalnızlığımız Hasret zamandışı misafir fakir soframıza En talihsiz mutluluk Severken özlenilen o güzel çiçekler Haziran bitti, Temmuz beni terk etmiş Şimdi yalnızlığımız Kasım’a armağan Bütün mutluluklarımızın gömüldüğü hassasiyet Ölümün kuru soğuklarına hazırladığımız duygularımız Dağlardan inen Kasım Bitiyor, en güzel mutluluklar gibi. |
Seni bir çiçek çalar gibi özlüyorum
gibi cok özgün, duyulmamış dizeler vardı şiirde yine. Yaratıcı imgeler siiri ve dili başka bir yere koyar her zaman, aşkı herkes anlatır, ama herkes başka türlü...
Hüzünlü evreni cok güzel anlatmış şair, küçük bir yolculuğa çıkarıp yine aşka kondurmuş bizi, keşke final de en az siirin bütünü kadar farklı ve güçlü bitseydi
daha nicelerine....