ölsem
Sana bu mektubu
Bozkırların bilmediği denizlerden uzak Kırk yıl odun taşıyan Yunus’un diyarından yazıyorum karanlığımı boğan mavi bir akşamüstü Yıldızlarla hemhal Tanrı’yla baş başa Bir taşra kuşu kadar özgür Kırık şehrimin kadını Seni düşünüyorum Kalbinin kafesinde çırpınan ben Varlık ve hiçlik sarkacında Van Gogh ‘un günebakanlarının Solgun yüzüyle yazıyorum “hüzünlü dönemeçler” Dar sokaklarda sıkışan rüzgârım Kendime esiyorum Yalnızlığım ipi kopmuş bir uçurtma Bir Rumeli türküsü çalıyor radyoda Seni sarıyor hüznüme İstanbul kokan saçlarını özlüyorum Kaç demdir yel değirmenleriyle savaşan don kişot’um Gülüyor hayallerim bana Keşke diyorum Ashab-ı Kehf misali Uyutsa beni de Yaradan Sonra Sonra yokluğuna uyansam Alışsam bir türlü alışamadığım sensizliğine Yolunu bulan bir karınca olsam Bıraksan ellerimi Artık ölsem çok kıymetli seçici kurulu’na ve sevgili edebiyat defteri aileme sonsuz şükranlarımı sunarım. gönül gençyılmaz |
Her dize de apayrı bir dünya bulabilir insan. En güzeli de bu söylemlerin bir kesişim kümesine kavuşabilmesi.
Saygı ve selamlarımla.