Bir Kadranlık Kısırdöngüde
bu bizim günümüz güneşimizdi
ayakkabılarımızı acemice bağlayıp gerçekle düş içiçe ama hep aynı sokakta ceplerimiz tuzlu çitlek kokusuyla yorgun unutkan hüzünlerle boğuşurken mahalleli biz...ikimizdik... tüm dünya bulutlara ezikti ben daha o zaman ekmek arası peynire tav bir son delikanlı gibi trenlere düşkün yeniyetme pembe serseri ve haberli gitmelerle yoğun saygın bir ölüydü zaman... kümülüslü sokak sonları heyecanlarımıza dar ağaçlar ki öyle rüyalara sığmazdı sakallarından kasaba kiri akardı da ilk gençliğimizin her şeyiyle yerli yerinde bir sona tutkun pastoral elvedalar ucunda soluksuz bir ayrılığın tekrarıydı ömür... sen kısa saçlı okul destanı ben kısa boylu yoklar yozu ama kar yorgunu serçelere hızlı düşkün yalnızlıklarımızı gizleyecek denli içli... ve neden o en acemi sonsuzluk duygusunu bile böyle ansızınlı saatlere hapsettik hüznü ustaca işledik de arabesk gülüşlerimize bir kadranlık kısırdögüde baş edemedeğimiz dumanlı unutkanlığın eksik yalanını tamamlayamadan adsız bir intiharı bile çok gördük yalnızlığımıza... sevmeye beceriksiz gitmeye korkak sözde maceralar peşinde hep epeski kalkıp gözyaşlarımızla yıkadık da her gece sokakları yüzümüze kapanmaya bile açılmadı hiçbir kapı aslında hiç kendimize irkilmedik göğsümüz tutulur gibi çocukluğa özendik de kendi çocuğumuza anlatamadık kuşlarımızı... sen kısa saçlı çekik gözlü okul destanı ben kısa boylu daha erken soytarı yoklar yozu ve unutan umutlarla sevişirken mahalleli biz...ikimizdik...hani... çürük kırık tuğlalarla başladığımız bu evcilik oyununda ölümün ve intiharın yeri yoktu hani yağmur üşümeleri harici sarılmak yoktu çaresizliklerimize hani pencerenin yerine gözlerimize çektiğimiz karanlık perdede hiçbir son bölüm yoktu... şimdi tüm kirli sarı ışık ardı gölgelerini otuz yılın anısına katıklayıp yastığımızın altına unutarak duruyoruz uykuya yıldızların başucumuz kadar tüm özlemimize yakınlığını... hiçbir sadeliği aldatmak yok... pazen kokulu öykülerden kopmak yok... çitlek kokulu yürüyüşlerle terli ve yorgun... ilk akşam telaşıyla konuşurken mahalleli biz... ... o’nlara... kağan işçen... |