Ben artık iyi giyimli bir ölüyümzamanın küfü bu fotoğraflardaki iz yaşamaktan kalan tortu o çok sevgili zamanlar, özenle gülümsediğimiz birbirinin anılarını sırtlayıp giden ve bir gün, bir daha hiç göremeyeceğin birine yeminler tuhaflığı çok yorgunum her gün ölümü düşünmekten gitmekten, geri dönmekten hızlanıp tükenmekten… avucumuzda uçurtma izi hiç”lendiğimiz bu büyülü düzen yırtılan ve küçülen gömleklerde bi zamanlar ısrar ettiğimiz beyazlık, dağınık örtüler nerdeler… durmaya da vakit yok peşimizde bir atlı rüzgar, çölde adımlarımızı yok eden ikiye ayrılıp sımsıkı örülen saçlarım, aynada görünmez saat suskunluğu yan yana koymuştum en son ikisi de yok topuklu ayakkabı giyen o küçük kadın bir bardak sıcak çay ya da buzlu martini ikisi de çarpıyor göz altlarımı yoruyor hayat kısa bir ölüm denemesi her gece uykuya yattığımız yatak |
der biz asyalıların şiiri.,,sanırım afrika bunu doğaya o en duru olana diyerek yanıtlıyor
avrupa şiiri tıpkı platonu arapların yaptığı tercümeleri yeniden yorumladığı gibi
şarkın diplerinden öğrenmek istedi bir zaman
sonra her şey soyulup sinematografik görüngüleri besledi
ve şiir neredeyse sözün durup görsel imajların tutkulu doymazlığı içinde hapsoldu
hapsoldu. ne garip bir sözcük.
çok sevgiler