Beklefırtınada dalları kırılan gül kavuşacak eski canlı rengine ayaza kesmeyecek geceler bir meltem okşayacak yüzümüzü bekle kuru çay yatağında kuru kökler bulacak birbirini ne kadar kaçkın su varsa dağlardan akacak bize doğru kulağımıza ulaşan halk sesleri yaklaşacak adım adım. soyulan o utangaç tepeler giyinecek yeşil örtüsünü geri gidecek araçlar bekle beni yalan talan olmayacak inan sevgi olacak herkesin en büyük sermayesi ceplerine dolar yerine çocukların gülmeleri konulacak kartopu oynar gibi kayar gibi kayıktan hayata kayacaklar hiç bir pürüz olmadan inan bana sevgilim çöl uyanacak yağmurumuzla kardeş olduğunu anlayacak insanlar öyle körebe yürümeyecekler birbirine çalarken barış çanı etekleri tutuşmayacak annelerin kayıp çocuklarına dövmeyecekler dizini masmavi bir gökyüzü bizi bekliyor bak güneyde tepelerin arkasında savaş olmuyor diyeceğim yaşamaya kurulmuş dost salıncakları başağa durmuş buğdaylar sanki ilk kez doğmuş güneşin altında sevgiyle salınmakta bir elini uzatmaya gör farkı olmadığını göreceksin ne rengin ne de ırkın gülümseme her dilde aynı aynı sevmek sevilmek bekle beni bu yağmurlar ekin yüklü olacak hayvanlara ot saman ağaçlara derman can bu yollar delmeyecek ormanların karnını doğa öldürülmeyecek! pencereleri güneşli aydınlık günlere gebe günler hazırlıyorum sana on parmağı eşitlemek zor bilirim bir saz hazırladım sana telleri özgür Türkiye telleri insan bekle! 3. 6. 2014 / Nazik Gülünay |
daginiklik giderilseydi,
iki, üc misra etkiliydi,
gerisi ise,
sadece, kalabalik cümlelerdi
....r