Çoğul Suskunluk/Tekil Ölümölürken seslenmek gerekirdi bir sızı’ya derin bir karanlık dehlizdi acı senin saç diplerin sancılanırdı ben dokunmadığımda sen dokunmadığında ellerime, parmak uçlarım ne zaman sensiz bir şiire heves etsem evet biliyorum, gereksizdi tüm yazlarım yazılarım yazdıklarım susma sen yine de, ölsekte bir masal peyda olurdu her sabah gün’eşimde bir kabusa gebe kalırdı her masal gecelerde neden gece olurdu da, bir kara s/is çökerdi üstümüze sana ömrümün şarkısını sancısız suskunluklarla söylemek isterdim en az senin kadar kaçamak notalarla gözümde kalan son yaşı mevsimlerimden kalan son yazı son sözü, son sazı duyabilseydim eğer ben sana ölümsüzlüğün olurunu okumak isterdim mesela bir rüya olurdu dilinde şiir, bilirdim bir damla yaş büyürdü kirpiğimde sen olurdu şiir ben ölünce sen ölürdün, sessizlik olurdu kalemim ama ölünce, yazamazdım seni ben de ölenler bir daha dönmez diyorlardı dünya dönmeye devam ediyordu çığlıksız ölsekte ve susmasam da, dönmüyordun sen ben bilmiyordum neden sonra öğreniyordu insan kabullenmeyi küçük bir çocuk gibi, aklının ermediği gitmeleri dönecektin sen de ölümsüz bir şiire birgün gözlerin özne gözlerin acı gözlerin şiir olacaktı ve neye yarayacaktı karanlık bir yaranın tekrar kanatılması neye yarayacaktı, bir sızının birgün yeniden hatırlanması giderken bir veda gerekirdi her anı’ya |
küçük bir çocuk gibi, aklının ermediği gitmeleri
-----------------------------------------------------
giderken bir veda gerekirdi her anı’ya
ama
hep sustuk...
------------------------------------------------------
Kolay olan gitmekti sanırım..
Ve-da’hası var Vedânın...
Yüreğinize inşirâh...