SARDALYA MEVSİMİNDEN SONRA/bilirsin, ağır mahpusluktur kalafat yerinde tekne olmak şehvetle pusuya yatmış denizlere karşı/ derinden iç çekilir… atılmamış ağlardan, açılmamış tezgahlara ölü balıklar çekilir beklersin gelmez denizin mavisi ihtiyar gemici, gözlerin delirir. bir manzara ki, güneş görmez ranzalarda yazılan şiirlere benzer dizeler, dizlerinin üstüne diz çöker. (…boş geçen her görüş günü, tuğladan bir çentik daha atılmasıdır güneşin önüne …) ..., /yel yerine sarhoş kokular eser üstüne, idamlık çirozların yakamozlar, gözyaşlarını bırakırken denizlere/ hesaplar silinmiştir… yüzdüğün sularda bütün ışıklar sönmüş, dalgalar silinmiştir başıboş baş dönmelerin, cellat anaforlara zafer müjdecisidir. artık yalnızlıklar, hasret makamında notasız şarkılar söyler ama sözleri, karanlık boşluklara karışır gider. (…uzak ülkelerin yabancı kuşları, belki onlar dinlemektedir senin duymadığın şarkıları …) ..., /ve sardalya denizlerden çekildikten sonra soğur mevsimler hani, yüreğim neden böyle üşüyor dersin ya/ aklına neler-neler gelir… birer kırık taş olmuş dalgaların sonuna, sessiz ünlemler gelir o ünlemler ki bilirsin, her biri içi boş onlarca hayalin resmidir. o resimler içinde ne denizler boğulmuş, solmuştur ne maviler paslı yürekler gibidir, terkedilmiş güverteler. (…işte sevdiğim sebebi budur, yüreğin senin de benim gibi, işte bu sebepten üşümektedir…) Cevat Çeştepe |