MuhtıraKırıldı işte sûretine gömdüğüm gökyüzü kıbleye durdu ne varsa aşk adına ellerim telâşlı gonca açmaya korkan parmaklarım dikenli teli ömrümün... Terkisinde gecenin bir ince hicâz mâhur bir bestenin koynunda uykum geçmiyor bir türlü sana mahmurluğum... Zâtına hayranlığım ezelden başlar kırdığın aynalarda tuz buz olmuşum sen ki dalar gözlerin batarken güneş ağrılı zamanların bezgin voltalarında çıktığın yollarca uzarken zaman oracıkta serilir önüne rûhum... Hücresinde yüreğim çile doldurur katıksız hapislerde çürür ellerim tenimde eriyor bak gâfil düşlerim... Çekiyor sırmasını yüzümden güneş kimsesiz bir dağ başıyım eteklerimde kar.. üşüdükçe savruluyor enkâzım gayrı hükmüm kalmamış sevda türkülerinde dokunma tellerime; kayıp mızrâbım... Yokluğunun vebâlini astım ya boynuma; bil ki, daha da bir şey olmaz bana! Duy beni sevgili! Dizelerime geçmese de sözüm bir gün elbet dize gelecek özün! Özlem Tarhan Nisan/15/iki bin on dört |
ne kadar güzel yazmışsınız
teşekkür ediyorum kaleminize