Fırçacı İsmail'in Günlüğü
I.
Unutulmuşluk Herkes kadar yalnızlık Ne kadar aleni bir o kadar acımasız Bir bulvar ortasında sele kapılmış bir kedi Paltosu ıslanmış suskun bir ihtiyar Her şey hiç olmadığı kadar yalnız bugün Birkaç yitilmiş hikaye ve benzeri Destanlar, masallar… Bilemiyorum unutulmak ne kadar hüzünlü olabilir? Yahut yitmek… Ağıtlar yazılan bir aşk Doğrusu aşk; Kimileri için tek hece ve üç harfken Benim için ardı arkası kesilmeyen bir toplumsal kalabalık Herkesin bir aşkı vardır, öyle ya! II. Yine ekliyorum alkolleri sevdama Tütünlüyorum Sarıyorum ve içiyorum işte Tekelinde yürütülen bir yalnızlık bu Sahi siz beni Fırçacı İsmail’in yanında sanıyorsunuz Ama ben, boş bir sahilde uçup giden martıları seyderiyorum bugün de Benim de bir kalbim var, unutmayınız Ve her kalpten daha da fazlası Bir sevda var, içi tarifi imkansızlarla dolu Suskunum bugün de bir atın dört nala koşması kadar Yitiğim yelesine aklar düşmüş bir at gibi bugün de Bugün hesabı bana yazın Nasıl olsa yarın yokum… III. Şişe içindeki gemi kurtarabilir beni herhangi bir yalnızlıktan Bu nasıl bir kurtarmak olur, bilemem Korsanlar da kaçırabilir beni Sahi, onlar dokunmaz yalnızlığına yenilenlere Bilirim böyle uzun cümleler kurmak Mirastır bana babamdan O da yalnızdı değil mi Tütününden bir nefes alırdı ve Düşlerdi derin deniz mavilerini Tüm yitilen hüzünleri Bugün hiç olmadığı kadar kalabalığım Aslında okyanusta sıkışan bir balığım Bir ağ bulup gideceğim ben de herkes gibi… IV. Ben en çok Süreya okurum O ağlarsa bilin çok yaşamaz sinema Ve yasaklanır benim kabinemden bir şiir işçisi İşte, diyorum size İnsan bu! yalnız doğar ve yalnız ölür Sizler beni tanımıyorsunuz Ben sizin bildiğiniz Fırçacı İsmail değilim Kimsenin bilmediği Kendi yalnızlığında yitilen Fırçacı İsmailim Kadehim bir buz küpü Kışın yağan yalancı güneşle dolu Herkes gibidir yitmek İşte, diyorum size İnsan bu! yalnız doğar ve yalnız ölür |