hüznüm bir mezarlıktır artık ölümümü bekleyen yaşlı ve yalnız sokaklardan gövdeme batarak taşıması ve söylemesi kolay yalanlar ile nasıl ki güzeldi o gidenlerin bize bıraktığı o kavruk küstürülmemiş kavga paslı duvar ve rüzgâr kokan sulardan ovalardan uçarak geçmişti kentlere ve saatlere doğru gülümseyişleri hoyrat bulutlardan dağlara düşerken teslim etmemişlerdi zamana kuşları ve dağları başka bir şey duymuyorum
bana okunması sevilmesi kolay kitaplar bulun bana aşklar bulun çiy düşmemiş yanılgan gözler tutsak bir uçurum gibi göç ediyorum çünkü silahlardan ve alıngan acılardan geriye unutulur bir gün yolların ve sürgünün o kanlı tarihi unutulur kelepçelerin sesi intiharın künyesi saklanan mektuplardan ağaçlara bir dal yeşerir bizi bekliyorlar elbet yakılan kentlerde yaraların ve yarınların izinde bizi bekliyorlar başka bir şey görmüyorum
hüznüm bir mezarlıktır artık ölümümü bekleyen ama hâlâ korkuyla bakıyorum günlerin geçişine bir mevsim olurum belki diyorum bir ana daha doğurur beni sesimde gürleyen bir alev gibi düşerken geceye henüz çıkılmamış yolculuklar düşlüyorum sızıp kalıyorum bir nehrin gölgesinde usanmadan aşklardan ve çocuklardan kaçgın kırgın takvimlerde uyanarak kanıyorum adamlar kadınlar ve tutarsız hayatlar başka bir şey bilmiyorum
henüz kırılmamıştı o zincir çağında işçi grevleri ve ütopyalar gökyüzünü savunurken unutulanlar en kızgın tanığıydı fabrika dumanlarının bütün sınırlarını kaldırmışlardı dünyanın şimdi şiirleri örgütlüyorum onların sesinden kararan bir yağmur gibi beliriyor hangi suya yansırsa devrilen yüzüm ardımda suskun soytarı bir hiçlik hüznüm bir mezarlıktır artık yalnız bunu söylüyorum...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Hüznüm Bir Mezarlıktır Artık şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Hüznüm Bir Mezarlıktır Artık şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
henüz kırılmamıştı o zincir çağında işçi grevleri ve ütopyalar gökyüzünü savunurken unutulanlar en kızgın tanığıydı fabrika dumanlarının bütün sınırlarını kaldırmışlardı dünyanın şimdi şiirleri örgütlüyorum onların sesinden kararan bir yağmur gibi beliriyor hangi suya yansırsa devrilen yüzüm ardımda suskun soytarı bir hiçlik hüznüm bir mezarlıktır artık ölümümü bekleyen yalnız bunu biliyorum...
bilindik hüznü içtik şiirin gölgesinden iyi geldi acılı yanıma yine..
hüznüm tek odalık ve içerden kilitli acıya dayanıklı, yaşça büyük uykusunda hipnoz edilmiş bir duvarın altında hiçbir talepte bulunmadan suluyorum köklerini buraya kadar iyiyiz bundan sonrası boynumu kıran efendi muhabbeti yani yine bir kadın acılı sofrada meze olacak ve bu küçük ayrıntı sek içen sarhoş bir cümlenin orta yerinde yarı çıplak haliyle gizli özne gibi duracak
hatırı sayılacak güzel masallar anlatın bana anlatın ki hiçbir düş feragat etmesin çocukların gül yanaklarından ve tek.bir çeke çeke anlatın ki güne gelen her düş dolgulu dişlerinizin arasında çürümeye yüz tutmadan tekrara düşüp dursun sonra da deyin ki: "herkes kendi çarmıhını taşımak zorunda!" ve burayı kesmeden doğru vurgulu okuyun lütfen! nasıl ki sıcak bir tebessüm ve soğuk bir hüzün bir cümlenin içinde yan yana durmaya cesaret edip uzun yol hikâyelerini birbirine katlanarak saygı ve sabırla hiç takılmadan anlatıyorsa o zincirleri kırmalı yıkmalı o duvarları o tel örgüleri ve o karanlığı gömüldüğü yerde bırakmalı
hüznümü sol kavşaktan çeviriyorlar seni beklerken o efkârlı çınarın altında unutma beni ya Hızır! bak yine bir zamanlama hatası bugün de birbirimizi şiirsiz ıskaladık ablası şimdi bunu söylerken kirpiklerim bulutlu ayağı yere takılan hüzün de yanlış vurgulu kayıp gitti gözlerimin çukuruna kendini ayrıcalıklı sanan bir yığın dize bozuntusu
o kusurlu saatte yağmur bizi alttan alıp kısırlı düşleriyle ıslatıyordu üstümüzü çok şeyi hurdaya çevirip yıkıp götürüyordu ortalığı sessizlik orta sahadan defansa çekilince kanamalı harfler sırrını oracıkta ele veriyordu yalnızlık bu pencere de iyi kapanmamış dumanı tüten hasretin ağır havası halaya kalkınca bozuk ayar çeken zılgıtın iniltili sesi dişlerimin arasında cereyan yapıyor buradan görebiliyorum dört dolgulu hüznümüz ve altmış iki can taşıyan ruhumuzun köklü sancıları var evet burdan görebiliyorum (bir harfin çöküşüne aldanma) sen de ordasın
mutluluk hep dokuz aylıktı karnımızda bir türlü doğmayı beceremeyen dünyaya gelmemekte diretip ana rahmimizde ısrarla tekmeyi vuruyordu sözüm ona her gün bir çığlığını habersiz düşürüp içimizi yakıp kavuruyordu yani hiç olmayacak bir hayalin peşine vermiş ve boşu boşuna bir kadının en kırılgan yerini işgal ediyordu
hep aynı yöne çıkan aktarmalı hüzünlerim var ondandır bu dağınık cümlelerim ve ondandır yine efkârlı bir üstünlük sağlayıp arayı açarak küçük ayaklı ünlemiyle yirmi dört saat fiyakalı cilasını üstüne vurup bir göbek bağıyla karnına tutunması
mer@lgül...
sana hoş geldine geldik... hep burda gözümün önünde ol emi:))
hüznüm bir mezarlıktır artık ölümümü bekleyen ama hâlâ korkuyla bakıyorum günlerin geçişine bir mevsim olurum belki diyorum bir ana daha doğurur beni sesimde gürleyen bir alev gibi düşerken geceye henüz çıkılmamış yolculuklar düşlüyorum sızıp kalıyorum bir nehrin gölgesinde usanmadan aşklardan ve çocuklardan kaçgın kırgın takvimlerde uyanarak kanıyorum adamlar kadınlar ve tutarsız hayatlar başka bir şey bilmiyorum
henüz kırılmamıştı o zincir çağında işçi grevleri ve ütopyalar gökyüzünü savunurken unutulanlar en kızgın tanığıydı fabrika dumanlarının bütün sınırlarını kaldırmışlardı dünyanın şimdi şiirleri örgütlüyorum onların sesinden kararan bir yağmur gibi beliriyor hangi suya yansırsa devrilen yüzüm ardımda suskun soytarı bir hiçlik hüznüm bir mezarlıktır artık ölümümü bekleyen yalnız bunu biliyorum...
Irmak - Şubat / 2014
Okunası şiir fon ve yorum mükemmeldi severek okudum Yüreği kalemi alkışlıyorum Kalemin susmasın usta ________________________________Selamlar
Irmak... Çağlayan yemyeşil bir orman gürültüsü gibiydi şiir; kulaklarımda sesi, adımlarımda yankısı... Tüm acıları sarıp sarmalayarak merhem yapmak oluveriyor işte bazen dizeler böyle..
kırgınlık,hüzün ve umutsuzluklar.... hayata dair en çok yaşadığımız duygular değil midir. gitmek isteyip gidemediğiiz ya da gidip gidip döndğümüz.... bir çok şey yazılabilir de en iyisi susmak.... çünkü susmak daha çok şey barındırır içinde. saygımla.
😔