kalbi vardı efendim benim de vardı boyuna kalbinden bir parçaydı herkes ben de bir parça mıydım? bilemiyorum ve nasıl gidilirdi? ve kaç kişilikti? ve kimse bilmezdi ben de bilmiyorum. işte şimdi oyunların sığmadığı tuhaflıkta bir eflatun sokağın kokusunu taşıyor buralar bütün bilyeler süssüz, basit, sıradan bütün şüphelerde olağan bir karanlık var çay içtiğimiz kadınlar ıslak ve ilgisiz yenidünya ağaçlarını gösteriyorlar bana
söylemeden etmeyelim, etmeyeyim ben de gemiler ve o ulu sallar hâlâ denizde yüzlerinde yaralı bir ölümü taşıyarak bir çiçeğin üşümesine geçiyorlar bir yılana usulca yanaşıp geçiyorlar diyelim kafiyelerden düşüyoruz birlikte şiirlerin içini açıp kurcalıyoruz. bu yol hep aynı türkiye’ye çıkıyor hiç durmadan koşan derviş. ve aslında bir derviş ne kadar derviştir bilinmez bir emir kansızsa eğer o bir emir sayılmaz martılar ah evet martılar diyor birileri martılar simit değil et sever efendim ya baştan aşağı çocuktu’lardan olan biri yani on dört yaşında vurulan biri ne sever? bir limonu yeşilken hiç görmüş müdür? bu cumhuriyet o eski ’yaşasın cumhuriyet’ midir?
işte her şey buraya kadar efendim kurşunları çıkartıp yerine güller mi takacak herkes? ki o biri güldüğünde -yani on dört yaşında güldüğünde biri- bütün buğdaylar bir ekmeği düşlüyordu yoksa niye yaşasın? yaşamasın cumhuriyet!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Buğday Düşü şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Buğday Düşü şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
şiirin tek başına meydana çıkıp, milyon olarak gidişi vardır bir de...bazıları seyreder sadece...hem hüzünle gelişini hem de ağlayarak gidişini burdan...istifini bozmaz, aklını yormaz...derdi sıkıntısı neydi? ya anlatmaya çalıştığı peki? belki içi içini yiyecek, merakını gidermek için dolaylı düşünecek aklının ucuyla ama o kadar derinlere inmeyecek...sesli düşünmenin tehlikeli boyuta ulaşıp kendini uçuruma yuvarlayacağını varsayacak...çünkü rahatsızlık duyacağını sezecek önceden ağrıyla çıkagelen gürültülü bir sesin..o yüzden mesafeli durup öyle şüpheli yaklaşacak herkese... yerinde put kesilerek tanımamazlıktan gelecek sonra her sancıyı..."ben böyle gayet iyiyim, ne olmuş ki?" deyip görmezlikten, duymazlıktan tıkayacak duy(g)u organlarını...bir zaman sonra elleriyle gördüğü bu vicdan işlerini gereksiz bulup, örtmeye bile çalışmayacak hiçbir suçun üstünü...çünkü çoğunluk öyle yapıyor...çünkü ses ederse rahatı-düzen.i bozulacak, senelerdir işleyen kuralları çiğnerse altından kalkamaz belki...sonra da "ne gerek var? böyle huzurum yerinde" diyen bir takım mutlu ifadeleri yüzüne giydirip, bir başkasının acısını anlamayacak duruma gelene kadar, insanlığını bütün gün ayakta uyutup, öyle yabancılaşacak herkese...
bereket versin sesli düşünenler ayakta uyumuyor-uyutulmuyor...bilinci ve yüreği açık olanlar da var çok şükür! sen hep böyleydin...hep böyle ansızın çıkagelir derin uykumuzdan uyandırırdın bizi... hep böyle kal! yürektesin gözüm...
ve şiir ve seslendirme bugün okuduğum şiirler içinde etkilendiğim ve her sözcüğünde tirtir titreyerek dinlediğim bir şiirdi ..hüzün dolu ama içten ..şair geçmişin merdivenlerinde ağır ağır yürür..film kareleri tek tek geçer. sen yaşa şair bize binlerce nice nice şiirlerle besle tebrikler
Özledim diyorum
😔
Gel artik gel