Ne ÇareEflak ve Boğdan Prensi’de biliyor Eflatun gözlerini ne kadar sevdiğimi Ki senin bir uğurun vardı Böcekler bile kıskanırdı! Şehirlerarası her yolculuğum cam kenarından seni izlemekle geçti Seni bir ovada buluyorum kimi zaman Yahut bir dağ da Haber verdim dört bir yana Peşi sıra her tilki ve tavşan Bir bir hazır ola geçti - Lütfen hayvanları ve kuşları seviniz Çünkü onlar ellerine ve gözlerine birer şahit! Sahici ellerim var benim Pek bir kasvetli Tohumunda üç beş çiçek proteini Kısmen seviyorum seni Lakin hep özlüyorum Sevgilim sen bir ovasın düzlükte Kaybolsam ne çare! Şoför ağabey, İsmail ve ben İçiyoruz yine Çiçek Pasajı’nda Kadeh kaldırıyoruz Kaldırıyoruz ve hesabımız kabarıyor. Olsun Saçlarım kadehimde her gece Ağlamak ne çare! Kış gelirse üşürsün Sen üşürsen, kuşlarda üşür Kuşlar sevgilim, kuşlar Ağlamaklı oluyorum birden Seni özlemek sevgilim, Kurbanda kesilen kuzular kadar masum Sevmek ne çare! Kaybettiysem de bulurum Hem bulmak seni Büyük meydanlarda En büyük heyecan içimde Ben bir serzenişte bulunuyorum şimdi Bağırmak ne çare! Toplum sel oluyor Gözlerin sel kapağı - Lütfen sel yapmayınız. Çarşamba günü Çarşamba’da yağmur yağıyor Korkuyorum sevgilim Çünkü yağmurlar: şiddetli saksafonlar kadar acımasız Ben seni seveceğim her gün, her gece Şimdi sen sıkılıyorsun biliyorum Eh olmazsa çık gel gece Ne yani illa sevişmeli mi? Gözlerin var, gözlerin Ben sallanacağım gözlerinde Hastayım biraz yavaş salla Hapşırmak yürürlülükte - Lütfen nezleye dikkat Nezle olmuş bana, ellerin gerek ellerin Kitap ayracı ellerin var senin Çünkü her satırım senin için Seni satırlarda çizmeyi çok severim. Sevmek ne çare! Ah bir şimdi gelsen bana Şöyle karışık tost yer gibi bakışsak seninle - Lütfen çayları unutmayınız. Sonra bir tütün yaksak Güneşte tepeden vursa Silivri’de sahile bir tütün yahut iki tütün atsak Tütünü alan Silivri’yi geçmiş! Sana söylemediğim yığınla hazin var ellerimde Montumun iç cebinde Olur da bir gün seversin diye Beklemek ne çare! |