Toplanan Azalarımızın Haritası
Unuttum
Sen hariç her şeyi Kendimi, beni, sende bıraktım *** Aşkım ağrıyor, beklediklerim için Yokluğunla dolu çıkamadığım tüm sokaklar Sokaklar çıkmaz Karışık bir arapsaçı haritası Ve dört duvar Bir kapı, iki pencereden oluşuyor İçinde sensizlik Evimin kapıları gıcırdıyor Gelmeyen sen olunca Beklemekten ağrıyor kapı kolu Her yabancı el dokunduğunda biraz Kirleniyor, eskiyor Ve paslanmak için henüz çok erken Giderek zorlaşan şey: beklemek Tıpkı sıkıcı matematik dersleri gibi İçine girdikçe giremiyorsun Çıksan çıkılmıyor problemlerden Zihnimdeki yüzün düşmeyince gözlerimin önüne Gözlerim yetim bakıyor Oysa beynim çoktan çizmişti yüzünün haritasını Ve gözlerin Başkentiydi o haritanın Ulaşılacak en uç, en uzak noktada da olsa yerleşim Dilim, konuşamadıklarını unutuyor Acemiyim bu aralar sorulara Her cevap yeni bir soru doğuruyor aklımda Nereye gidersem gideyim Şehrimi sırtımda taşıyorum Bir de gözlerini, başkentim çünkü orası Hiçbir ülke başkentsiz olamaz Benim de ellerim Hayalin olmasa tutunamam hiçbir şehirde Oysa güvenilmez hayallere, bilirim Bir elini boşlukta bırakır hep Uçurumdan yuvarlar insanı Peşinden kalbini Hangisi daha erken düşer bilinmez Ama ben sevdim Hayaline tutunacak kadar, başardım sevmeyi ve tutunmayı Tutunmak ne zordur tek başına olanlar için Yıllarca her şeyden uzak kalan bir çift el için Ama ellerim İşte tam da bunun için beklemiş Boşluğa sarılmak için Burnum: korkuları unutamadığı kadar unuttu kokuları Hiçbir şeyin kokmaması insana ölü hissi veriyor Hangimizin önce öleceğini düşünmedim mesela hiç Hep, hangi azamın daha önce his kaybına erişeceğini düşündüm Bizim kocaman bir toplamımız var Ve bir o kadar da büyük bölünmelerimiz Bölebildiler mi sahi bizi? Bu kelime ilk ne zaman düştü aklıma? Uyuşturmalı aklımı, kökünden yok etmeli hatta İnsan aklından sorgusuz, sualsizce geçen bir tek kelime için vicdan azabı duyar mı? Duyuyoruz, hissetmeyen tüm azalarımızla birlikte Çünkü biz hâlâ toplamız Sadece biraz kafamız dağınık Ve aklımız karışık *** Unuttum Toplamımız hariç Her şeyi. Yirmi Bir Ağustos İki Bin On Üç 12 50 Nevin Akbulut Not: Şiirime yüreğiyle ses olan Sevgili Deniz Pınar’a sonsuz teşekkürlerimle, |