Koyu KahveŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Ardından gözlerim balkondaki ipte asılı kalan kışlık manto
Hiç gelmeyecek yazlar sabahını bekliyorum Çiçekli, kuşlu elbiseler düşü Gece daha bir koyu Ayaz rengi bir ürperti Daha bir üşüyor Saydam çiğ taneleri Sırtımı saran ıslak saçlar Bedenim buzlar ülkesini andırıyor Anlatmaya çalıştığım beklemelerden yoruldum Neyi beklerken, neye üşüdüğümü Olanları tahmin etmenin dinmez sızısından Ve her tahminimin ezber gibi çıkmasından Bir ezberimin ihanet edemediği aklımdan İri damlaları sakladığım koyu, iri gözlerimden Kuşlara inanmanın yalan bir uçuş düzenlemesinden İnandığımda gökyüzündeki yalandan varoluşumdan bıktım Düşünce nasıl da gerçeklediğini kâbusların Kanadımdaki onarılmaz kırıklardan öğrendim Çay bardağında küçük çiçekler biriktiriyorum İnce belli, ince dallı Kırılmasın diye çiçekler bardakları kırıyorum Elimde bir damla kırmızı gerçek Nasıl gerçekliğini koruyor bedenimin Ellerimin ve aldanışlarımın Kan istiyor yaşamak Ölmek nasıl soğuk Kanayamıyor bile Koynumda kırmızı bir kalabalık Kucağımda rengi uçuk bir tutam bulut Hayatı tatlandırmaya çalışırken acılandım Kenarı kesik uçları yalnızlığımın Yaklaşana batarım Kâbuslardan başka saran bir şeyim yok Çok korkuncum Güceniğim, yeniğim aşka Güzel hitap edilen şeylerin çirkinliğine ağladım Sevinçliydim, gelmiştin, çamaşırları toplamıştım Dolabıma yerleştirmiştim, karışık Güzel bir şey olsa, canımı acıtıyor Bir terslik var bu durumda Ve senin yok oluşunda saçma bir şey var Çözemediğim hesaplar bunlar Canım koyu sıkılıyor Gözleri kahve ağlıyor Gözleri kahve olan birisi nasıl ağlar ki Nasıl kahve akmaz gözlerinden Ben yeşile dönüştürüp ağlıyorum Yoksa her yer kararacak Uğur böceklerinin de uğursuz geldiği günler oluyordu Uğursuz günlerde beni sevişin hüzünlü bir şeydi Canımı acıtıyordu Sokakta gördüğüm lahanalara sevindim sonra Evdeki kelebekler adına Seni unutmamak için tüm kötü şeyleri hatırladım Uçan karıncaların kanatlarının arasından baktım sokağa Atlıkarıncalı günlerimi özledim İçimde uçuşan kelebeklerden iğreniyordum Yine de seviyordum bu kıpırtıyı Yeni şiirlerin düşlerinde sızlanırken Sana içimde şiir kalmadığını fark ettim Nasıl yoksuldum Yokluğun kadar Birileri sensizliğe ait bir sözlüğü hayatımdan aşağı dökmüştü Sokaklarımdan aşağıya akıyordu Aşkın rengi kan Sevinçli kıpırtıların yerini, huzursuz kıvranmalar aldı Yine de isterdim kahverengi bir müzik kutusunda kokunu saklayabilmeyi Kokunlu müzik dinlerdim Acıklı şarkılar çıkardı payıma Bilmişliğin en ağır yükünü bilinmezliğe savurmak için kolumu kaldırıyorum Kırılan kanadımın altından Yüzümde kanadımın kestiği yerlerin izi Henüz yaşanılmamışlığını Ama nasıl da yaşlandığını aşkın Uğultulu pırıltılar bahşediyor zaman Ama affedemiyorum olduğun zamanlardaki bir tutam bulutu İçimin heyecanına pişman oluyorum Güzellikten solmuş yüzümün yerine Hüzünden bıkmış yüzümü yerleştiriyorum Yine de özledim dertlerimi alt çekmecelerde saklamayı Upuzun karlı bir kışı ve naftalin kokan kışlıkları On Bir Mayıs İki Bin On Beş 12 30 Nevin Akbulut
Ardından gözlerim balkondaki ipte asılı kalan kışlık manto
Hiç gelmeyecek yazlar sabahını bekliyorum Çiçekli, kuşlu elbiseler düşü Gece daha bir koyu Ayaz rengi bir ürperti Daha bir üşüyor Saydam çiğ taneleri Sırtımı saran ıslak saçlar Bedenim buzlar ülkesini andırıyor Anlatmaya çalıştığım beklemelerden yoruldum Neyi beklerken, neye üşüdüğümü Olanları tahmin etmenin dinmez sızısından Ve her tahminimin ezber gibi çıkmasından Bir ezberimin ihanet edemediği aklımdan İri damlaları sakladığım koyu, iri gözlerimden Kuşlara inanmanın yalan bir uçuş düzenlemesinden İnandığımda gökyüzündeki yalandan, varoluşumdan bıktım Düşünce nasıl da gerçekleştiğini kâbusların Kanadımdaki onarılmaz kırıklardan öğrendim Çay bardağında küçük çiçekler biriktiriyorum İnce belli, ince dallı Kırılmasın diye çiçekler bardakları kırıyorum Elimde bir damla kırmızı gerçek Nasıl gerçekliğini koruyor bedenimin Ellerimin ve aldanışlarımın Kan istiyor yaşamak Ölmek nasıl soğuk Kanayamıyor bile Koynumda kırmızı bir kalabalık Kucağımda rengi uçuk bir tutam bulut Hayatı tatlandırmaya çalışırken acılandım Kenarı kesik uçları yalnızlığımın Yaklaşana batarım Kabuslardan başka saran bir şeyim yok Çok korkuncum Güceniğim, yeniğim aşka Güzel hitap edilen şeylerin çirkinliğine ağladım Sevinçliydim, gelmiştin, çamaşırları toplamıştım Dolabıma yerleştirmiştim, karışık Güzel bir şey olsa, canımı acıtıyor Bir terslik var bu durumda Ve senin yok oluşunda saçma bir şey var Çözemediğim hesaplar bunlar Canım koyu sıkılıyor Gözleri kahve ağlıyor Gözleri kahve olan birisi nasıl ağlar ki Nasıl kahve akmaz gözlerinden Ben yeşile dönüştürüp ağlıyorum Yoksa her yer kararacak Uğur böceklerinin de uğursuz geldiği günler oluyordu Uğursuz günlerde beni sevişin hüzünlü bir şeydi Canımı acıtıyordu Sokakta gördüğüm lahanalara sevindim sonra Evdeki kelebekler adına Seni unutmamak için tüm kötü şeyleri hatırladım Uçan karıncaların kanatlarının arasından baktım sokağa Atlıkarıncalı günlerimi özledim İçimde uçuşan kelebeklerden iğreniyordum Yine de seviyordum bu kıpırtıyı Yeni şiirlerin düşlerinde sızlanırken Sana içimde şiir kalmadığını fark ettim Nasıl yoksuldum Yokluğun kadar Birileri sensizliğe ait bir sözlüğü hayatımdan aşağı dökmüştü Sokaklarımdan aşağıya akıyordu Aşkın rengi kan Sevinçli kıpırtıların yerini, huzursuz kıvranmalar aldı Yine de isterdim kahverengi bir müzik kutusunda kokunu saklayabilmeyi Kokunlu müzik dinlerdim Acıklı şarkılar çıkardı payıma Bilmişliğin en ağır yükünü bilinmezliğe savurmak için kolumu kaldırıyorum Kırılan kanadımın altından Yüzümde kanadımın kestiği yerlerin izi Henüz yaşanılmamışlığını Ama nasıl da yaşlandığını aşkın Uğultulu pırıltılar bahşediyor zaman Ama affedemiyorum olduğun zamanlardaki bir tutam bulutu İçimin heyecanına pişman oluyorum Güzellikten solmuş yüzümün yerine Hüzünden bıkmış yüzümü yerleştiriyorum Yine de özledim dertlerimi alt çekmecelerde saklamayı Upuzun karlı bir kışı ve naftalin kokan kışlıkları |
Kutluyorum kalemini,Yüreğine sağlık
______________________________________________Saygılar selamlar........ hoş geldiniz üstat