Safi
Şimdi beklemek farz buralarda
Al şu yanındaki zamanlarımı Atmaya kıyamadığım virgüllerinle birlikte Çoğumsanamayacak kadar esrarlı bakışlarındaki Gölgeye vurulmuştum Azla yetinmek için çoğu görmeme gerek yoktu Beceriksiz, acemi ve mutsuzdum Kıvılcımlarını biriktirip Kendime kocaman yangınlar yaptım Cehenneminde daha iyi tutuşabilmek için Lanetli hikâyeme Bir sessizlik de sen bahşetmiştin Daha ne isterdim Yeni doğan her şeyin masumiyetiyle Bizzat ellerinle kirleteceğin Bir zaman ayırmıştım sana Hayatımın ortasında bölük pörçük Vicdansızlığının dibindeki o onmaz parıltıya çarpılmıştım Ruhumdaki fazlalığa iyi geliyordu Yarım sevmelerin Hem yaşayıp, hem de farkında olma yeteneğimle birlikte Hayatının alt sokaklarında gezinen ayaklarıma Çaresizliği ezberletememiştim Sisifos gibi her seferinde Yorgunluğumu umutla harmanladım Beynimin uyuşuk zamanlarından ilham alıp Beklemeyi öğrettim geçen zamanda Her defasında ödül gibi gelecekti gözlerin Ama bakışındaki anlamlarda tereddütler okudum Bir yanımı dünyanın öbür ucundaki bir masada unuttum Noksanlığım sana iyi geliyordu Kötü kokulu bir ruhun, garip pençesinde Diğer yanımdaki ucum da yabancıydı Uçurum ve sessiz Issız ve çıplak Sanki çok büyüktüm de parçalarımı dağıtıyordum Böylece daha az olacaktım Dünyanın senin yanındaki yerinden bahsediyorum Bütün de olsam hangi boşluğu doldurabilirdim ki Yüz birinci pencereydi bu beklediğim Daha da pencere yoktu gidebileceğim Zaman yoktu, ömür yoktu Ummadığım anda gelen umduklarıma Bir hatırlatmaydı inadım Sevdiğim karakterlerin olduğu sayfalar döküldü Yine de yandığını gördüm kitapların Doğdum sanki ecelimi yalancı çıkarır gibi Yaşadığımı anlamıyordu çünkü Bunca dağılmışken zaten Ecelime neyi kanıtlayabilirdim ki Sükût en doğru kelime oldu lügatimde Çok şey öğrenince muradıma ereceğim sanırdım Bunun tesellisiyle uyuya kaldığım gecelerde Kâbuslar üretti rüyalarım her gece fabrika gibi Sürekli beni çalıştırdı Oradan oraya koşturdu Üstelik kâbuslarım da benden şikâyetçiydi Safi bir bekleyiş bu Senin o kargaşanın içine hiç yakışmayan. Sekiz Mayıs İki Bin Yirmi 14:00 Nevin Akbulut |
Siz kıpkırmızı biz yüzde yüz kırmızı. Yazmaya başlayınca gözünden kopan su gibi döküldükçe dökülen kelimeler ve arkasından gönderdiğimiz kırmızı ki her şey kırmızı. Sizi bilmem ama bir defa sevmeyeceğim diye yemin edip yemin bozduğum yazdıklarımda öldüğüm ve yine kendi cenazemi kendim kaldırdığım gibi. Aşk sevgi iyilik ve güzellikler adına ne varsa hep bana dokundu yan tesirli çok oldu . İnsanı etkileyen bir şiir olunca o şiirle oturup dertleşiyorum. Daha ne olsun.
Saygı ve selam ile.
kundakçıoğlu tarafından 6/24/2020 3:00:50 PM zamanında düzenlenmiştir.