Hünerli ve Hüzünlü
İçimin parkı yıkıldı
Çocuklar sustu Manzara karmakarıştı, kafam gibi Bahçede terkedilmiş sandalyelere masal anlatıyordum Kimsesizliğin burukluğunu yaşıyorlardı yazlık masalar Kahvaltılar hem hünerli hem hüzünlüydü Bazı sokakların ilhamına düşüyordum Düşünüyordum üşüdüğümü Üstüm başım hüzün içinde Yalnız yağmurda çıkan salyangozların evi gibi İçim dertli, topsuz Oynayamıyor çocuklar Tatlı acılar da var Yağmurun ilk damlaları gibi İğne gibi batıyor Saçlarımın kesik uçlarını hatırlıyorum Bazı hatırlamaların, hatıralarla ilgisi yok Yüzüme vuran güzel şeyler de var Hatırı sayılır Ansızın gelen rüzgâr Saçlarımı kimseye bırakmıyor Yüreğime, yüreksizliğime dokunuyor yağmur Çok yenilmiş bir kalp buluyorum Eski uykumun başucunda Yepyeni bir uyuşukluk kaplıyor içimi Daha evvelden anımsadığım Yabancı gelmeyen, yalan masallara inanıyorum Ellerimin titrediği son masal bu Sen olmasan üçüncü şiire geçemezdim Gözkapaklarımı taşımakta zorlanıyorum Hangi yükün telâfisi olabilirdi bu Geceleyin eve kaçışlarımı hatırlıyorum Sonra evden gitmelerimi Üzerime kendimden başka bir şey almayışlarımı Bıkkın vedalarımı Kimseye feda edemediğim düşlerimi Bir atlas bohçada topladıklarımı Çekmecemin benden fazla dert yükü olduğunu Suskunluklarımı gözlerime yüklediğimden Anlamının ağırlığı Anlayamamaktan geçiyor biraz da Gözkapaklarımın ağırlığı bir kaldırım taşı etmiyor Bir tek kaldırımlar gitmiyor evine Yemek kokuları anneleri hatırlatıyor Ne kadar annesiz kaldı sokaklar Bir annesi olsaydı sokakların Sarıp, eve götürürdü Küçük bir çocuk yola aniden atladığında Bir anne kızması Ne güzel bir güvendi Sonrası korkunun yer açtığı delikler Tutunamayışlar, ürpertiler Kendimi kaldırımlara attığım Ayakta duramayışımın yorgunluğu Akşamdan kalmalarım birikiyor gözkapaklarımda Biraz daha beklesem bir akşam daha geçecek Evlerin tütmeyen bacalarından keder tütüyor Bazı şarkıları anımsatıyor, bazı şeyler Aynı anlamlara gelemeseler de Beklenilen şeyler var Adımın bin bir türlüsünü görüyorum Anlamı bozulmuş Anlamsızlığı bir sızı olmuş Çocukluğumun mektuplarını okuyorum Dilimde eski şarkılar Aynı masalların yazılmadığı bir tereddüt geçiyor içimden Zaman endişe saçıyor Kendimi öldürebildiğim kadar öldürüyorum. Yirmi Bir Mart İki Bin On Altı 15 15 Nevin Akbulut |