Göğün Bin Nazı Aşkına! Sekmeden,Doyasıya Baktığım Ağaçlarda Adın Geçsin İstedimŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Yaralanıp çıkmadığım hiçbir şiir beni gerçekçi kılmıyor..
Eski bir alfabede bırakıyorum dilimi yeni bir kimlik edindim nasılsa.. İstanbul’da kurduğum saat smirna’da çalıyor.. Vakitsiz çalan saatin kadranını arıyor gözlerim. Ne zaman kendine inanıp isyan edeceksin ve ne zaman yalnızca susmaktan sıkılıp konuşacaksın.. Ya sen amansız yolcu! sen,akademik,teknik,hiyerarşilerin puslu havasında özgünlüğünden ne kadar ödün verdin.. Yıldızların oyunlar oynadığı deli gökyüzünü çatıların uğursuz korumacılığını yeğleyen,ufkunu naif çizgilerde göz ve kalp hizasına çeken amansız yolcu,insan hangi konçertoların soluğunda durulur?..Günlerin ve mevsimlerin adına yemin ederim binbir şiirin yoldaşlığıyla dönüşsüz hiçbir yolculuk kutsal değildir.. Kurgulanmış yüzlerce düşlerim hayalle gerçek arasında sessiz anlaşmalarını yapıp,kentin duvarları arasında sıkışmış öyküsünü yazıyor..Birileri perdesiz camlarından odamdan gizlice beni izliyorsa bu duruma şaşırmayacaktır sanırım.. Modern çağa kafa tutmak İçimdeki Donkişot’u nasılda sevimli kılıyor..Donkişot ve Sparataküs,yirmi dört ayar yanım benim.. Kurgulanmamış düşlerimde sahnemde hep ya sokaktan birileri ya da çocuklar oluyor..Peki tasarlanmış düşlerim? onu sorma.. Şairin dediği gibi ’Birde içimdeki gerilen kemanın yayına sor’.. Tasarlanmış düşlerimde sahneler birbirine karışmıyor.. Sahnem dünyaya öyle çok benziyor ki.. Politika,karanlık odalar,özgürlüğe sloganlar,nazik savcı ihbarnemeleri, çarpık bacaklı-derme çatma başrol oyuncular,otobandaki hüzün, avaz avaz kahkahanın sol yanında ağlamaçiçeğine tutkunluk.. İnsanlar maceralara teğet mi geçiyor dersiniz.. Dehşet bir gecenin içinde (ki geceler dehşet sevdaçiçeğidir) Smirna’nadan getirdiğim fesleğen bir ay gibi parlıyor.. Saatler çıldırmış gibi bir o yana bir bu yana dönüp dururken, dünya,saat başı aşkın yelkovanında kendini anımsatıyordu.. Hayra yordum,saçlarına şiir düşmüştür senin oralarda dedim.. Ellerim ah,ellerim nasılda kaybedilmiş bir hazineyi arar gibi kaygılı ve dikkatle dokunuyor geceye.. Korkma,uzat ellerini ve dokun,yanmazsın.. Yine bir göç mevsiminde valizim kayıtsız bir düş gibi tıka basa hüzün..Gitmek öncesi yüzümdeki dalgınlık birazdan uçup gidecekmiş gibi durmuyor.. Kitabın sayfalarına sığdığı gibi sığmıyor insanın içine özlem..Şimdi bir ayraç bırakıyorum sayfaya, Günlerin ve mevsimlerin adına yemin ederim binbir şiirin yoldaşlığıyla dönüşsüz hiçbir yolculuk kutsal değildir.. 09.08.13..
Gece
yaprak kımıldamıyor içimde kaldırımları tedirgin eden düşünceyle kuş tüyü yastıklarımı düzeltiyorum birazdan kapı çalsa kimin umurunda Kafka’nın gizli mektuplarına sakladım ne varsa Umut hangi mevsimdin bilmiyordum hangi pencereden baksam deniz izini kaybetmemek için nergis kokularından bir tutam kızılcık şerbeti içtim içtikçe kanıma karıştın kalbimin dört tarafı yağmurlu Cumartesi merhaba cancağızım sana kaçak çay yaptım elmaşekeri aldım sana yeni bir şiirle makaslanmamış bir filmle geldim hadi bu gün de yorulalım kendimizi sevmekten Fotoğraf senden habersiz resmine baktım bu sabah saçların saçlarında gökkuşağı boynunda taçyapraklı kolye kelebek rengini kıskanır suretinden bin kez günaydınlıyorum hırpani yüzünü ah nasılda çiğ düşüyor kirpiklerime bu mevsimde duygusal inci tanem dünyanın bütün şebboy çiçeklerini yüreğinde duy sen Kıyı ne zaman dokunsam ağlara temmuz mor sümbül ve deniz ve saydamsu da bulurum kendimi birde dilbalıklarıyla söyleşir olurum ellerimi çeksem denizine varır şiir beklediğim kıyıya dayayıp öpemeden boynundan aramızda yalnızca bir dalış kızkulesi kalemsiz kağıtsız kalmış karşıyaka güncesi kaldı sana sevdalanmak bir güze yaprak olmaktı biraz ’Adını koymasak da gök, aynı suya dokunmaktı umutsuzca’ -Yaşamak Seni,Güzelliğinde nar çiçeğinin- |
Geçerken gecenin içinden söylesene şair; şiir geceye mi yazılır?
Düşler, seviler gece mi çoğalır?
Umutlarımız, şarkılarımız, utangaç aşklarımız geceye mi saklanır?
Sonra bir kader gibi gece biter gündüz başlar.
Gündüz gitmeler başlar.
Kalmak isterken gitmeler yazılır yazgına her yolun sabahında.
Umut
Yağmur mevsiminde
Apansız, aniden ıslanmak mıdır sevgilinin gözlerinde?
Islandıkça aşk kokan sokaklarda bir bekleyiş mi?
Aslında en tehlikeli şeydir umut
Islandıkça dalından kopan
sapsarı yaprak sesi gibi...
Cumartesi
Şair kadar ümitvar değilim cumartesiye dair
Nice zaman pulsuz mektuplar biriktirdim cumartesiye
Cumartesi tualimde dilsiz, sessiz
Puslu, sisli bir gridir hep...
Fotoğraf
Yaşanmışlıkların izleriyle dolu
Anı sonsuzlaştıran
Bir gülüşü, bir dokunuşu
Bir sarılışı dönülmez bir kareye hapseden fotoğraflar
Kimbilir hangi düşünceler, duygular eşlik etmiştir o resimlere.
Bir daha yağar mı yağmur dersin o resimdeki gibi...
Sesi yine gelir mi kulağına kıya vuran o dalgaların...
Kıyı
Kah bir dağın ardında
Kah sınırların ötesinde
Delice bir yağmur mevsiminde
Sessizce bekleyiş
Ve yağmurun o sapsarı sesi...
Dedim kendimce,
Teşekkür ve tebriklerimi bıraktım güzel sayfaya.
Saygılarımla.