Tut ki Konuşmanın Yasak Vakti/Saçlarını Salıver El Değmemiş Bir Şiir Gibi GeceyeŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Tenim Baştanaşağı Fesleğen Kokar Durup Dururken
Rüzgardır Geçer Dedim/Gök,Kendi Halinde.. Dalgın zamanı gecenin.. Varlığın şüpheye yer bırakmayacak kadar cam kırığı Vapurunu yolboyu hiç yalnız bırakmayan martılar gibi en sadık zamanı gecenin.. Kal,Gitme! Yazılıp Temize Çekilmiş Bir Şiir Gibi Geldim.. Bir kente henüz ayak basmışken peşi sıra yollar,ağaçlar görmek, durup bir çeşmede kana kana su içmek,üstelik bütün sevdiklerinle.. Vapurunu yolboyu hiç yalnız bırakmayan martılar gibiydik.. Yakıcı güneşi görüyorduk,rüzgarın serinliğini hissediyorduk en derinlerimizde.. Şarabın tadından önce içimizde binlerce semazene dokunuyorduk.. Sonra durmadan kırlangıçlar gibi bir kentten bir kente göç tutuyorduk.. Her birimiz gülüşümüzün kıyısına yerleştirmiştik düşlerimizi.. Gece oldumu hudut ihlalimizin keyfine diyecek yoktu otel odalarında.. Kente gelmeden kısa bir süre önce bir dostum anlatmıştı.. Beni görmüş düşünde..Yüksekçe bir tepenin yamacında bir taşın üzerinde oturuyormuşum..Etrafta bir kaç meyve ağacı ve bir o yana bir bu yana koşuşturan çocuklar varmış.. Dostum bütün bunları anlattıkça sevindim..Ne güzel değil mi, bir insanın düşüne girebilmek..Sabırsızlıkla daha daha dedim.. Dahası yok dedi..Tepenin yamacında bir taşın üzerinde oturuyormuşum ve etrafta çocuk sesleri,meyve ağaçları varmış.. Ne düşünüyordum acaba..Belki düşünmüyordum,birini bekliyordum..Belki çocukların seslerine kulak kabartıyordum.. Belki de Smirna’da kaybettiğim pusulanın kadranı getirmişti beni o tepenin yamacına.. Gelmiştim işte.. Her çocuk dùşlerine sıgdırabilsin diye masal sularında ıslanmak... Hangi yolculuga tutunsan her an gidecekmiş gibi kapı ònùne bırakırsın bavulu. Renkleri çiçekli bir etegin yırtmacına iliştiriyorum.Sóz yùzùgùnùn anlamını sòylemek için bir şişe sùryani şarabı deviren gece! kuşatılmış şehirler kadar coşkunsun yine..Üç yùz iki numaralı odadan yùz dòrdùncù oda’ya kadar bùtùn alfabenin otopsisi yapılmıştır..Sonuç mu? Hava gùzel,bir yanım yanık toprak kokusu bir yanım denize varır, şiir çıldırış saatinde, mektup kimsenin ùstlenemeyeceği karbeyazı dùş.. Öyle ışıltılı ki etraf şu an.pencereden dışarı uzansam omzumdan kadife bir dokunuşla uzanırım kanepeye. Kıyı’ya bir süre ara verip sessizce yerleşiyorum odaya..Oda da,pencere yanına yerleştirilmiş eski bir boyaynası..Kente vardığım ilk gece arayıp merak eden Yusuf’a daha çok aynadan bahsedince hemencecik ince bir uslupla sitem etmeye başlamıştı bana..Güldüm..Ben güldükçe öfkesi artıyordu.. ’Ne yapıyorsun aynada’ deyince hiç,kendi içimden geçiyorum dedim.. Yusuf’un üslubu inceldikçe keyfime diyecek yoktu doğrusu.. Cumartesi sessizliğindeydim..Penceremin görüş alanında yıkık bir han. Saat başı gelen soğuk çayın tadına aldırış etmeden kentin sesini dinledim,yazdım.. Bu sabah kendimi gereksiz bir pazartesi gibi hissediyorum.. Öylesine doluydum ki,öylesine çaresizdim içimden.. Böylesi gülünç bir ortamda bir kitap okudum.. Bilgesu Erenus’un ’Gece’ sindeki kişiler gibi sevinçliydik aslında.. ’Gece’ de kişiler insanı yargılamıyor..Hayatın koşullarında eyleyen,düşünen, acı çeken,trajedisini yaşayan insanı anlatıyor.. O romanda kişiler yazarın tutsağı..Kuklası değildir.. Sanırım biraz ürkmüştüm romanı okurken.. Korkum,ileride ya bozulursa bütün bunlar diyeydi.. Üzülecektim de biliyordum..Eranus’un düşdünyasında sevinçli,korkulu bir yolculuktu benimkisi.. Oysa korkularımız hep yanıbaşımızdaydı; Çocukluğumda Reşat Nuri’nin bahçesinde sevgili eşi Hadiye hanımla oturur,onun bitmek bilmez enerjisiyle anlattığı anılarını dinlerdim..Hadiye hanıma anne diye hitap ederdim..Küçüktüm,Annem ve Babam’dan habersiz her fırsatta Hadiye annenin üç katlı,geniş bahçeli evlerine gider merakla birazda tedirgince zile basardım..Çocuk aklımla onun her an ölebilme ihtimalini düşünüp,zile basarken elimi zilden çekmezdim..İsterdim ki nefes aldığım sürece oda yaşasın,Annem’de.. Hadiye Anne,camdan başını uzatıp gülümseyene kadar inatla zili çalardım..Zira kendisi ileri bir yaştaydı ve yaşından kaynaklı bir çok ciddi hastalıklarla baş ediyordu.. Onunla en sevdiğim anlar,eşinin özel odasındaki siyah beyaz resimlerin her birinin anısını anlatmasıydı..Anlatırken kimi zaman üzünçlü, kimi zaman da çocukça neşelenir yanağımı sıkardı..Oda’da ki koku öylesine baş döndürücüydi ki sanki geçmiş güzel anıları yaşıyordum o anda.. Annem Hadiye anneyle olan buluşmalarıma uzaktan destek verirdi ve bundan büyük keyif alırdı..Gece oldumu bana Reşat Nuri’den öyküler okurdu..Ve ben sabahı zor ederdim.. Şimdi işbilmezler Çalıkuşu’nu kadraja aldılar..Geçenlerde sete uğrayayım dedim de gördüklerim karşısında bir kez daha işbilmezlere karşı,sanat ve insanyokedicilere karşı mücadelenin bilincini yükseltmemizin önemini kavradım.. Bundan sonra ne mi olacak? Olacak şu..Dizi önümüzdeki günlerde yayına girecek çok kısa bir zaman sonra yardakçılar,yalakalar, para-iktidar-kan emicileri diziyi öve öve bitiremeyecek. İsim vermeyeyim şimdi ..... da gidip yeni gelin gibi başı önde ellerini önde kavuşturup ödülünü alacak..Roman mı? yine sanatı piyasaya bağlayanların ellerinde iğdiş edilecek.. 10.24.Ağsts.2013
Koca bir mevsimi
kilometre levhasına dizdim düşüme döktüm kocaman bir mehtaplı gecede yeni şiirle geldim içim çekti çay tadında bir şarkıyla yakılmış köyler aynasından geçip bir ömrü denize atar gibi geldim gece gündüze hüzün coşkuya ne kadar benziyorsa yelkovan akrebe yağmur yağmura o kadar benziyorum sana Işıyan halenin gece sevdası yan komşumun balkon çiçekleri kokusunda her göçü kalbime sayıp geldim düş ve uçurtma bir şehir bir şehire zeytin dala mektup postacısına ne kadar benziyorsa o kadar benziyorum sana sen neysen onu sevdim susamış bir şiir gibi Işıyan halenin gece sevdası birbirimizin içinden geçiyoruz sanki ellerinden, gòzlerinden geçerken su oluyorum ateş oluyorum kaçarken senden sen bakma, her kent bir buluta şiir adar hadi sen denizi topla okşaması için saçlarımızı ardımda bıraktığım şehirleri yakarak geldim Cumartesi’ye, beni yeniden yarattıgı için Bilirsin òmrù kısadır kimi yolculukların kapı arkasında, pencere kenarında kilometre levhasında ayyùzlù mevsimlerin varsayımsal panayırlarımız tuvalimizde lehte hiç bilmedigimiz bir cografyada aidiyetsiz kimliksiz kirli sakallıydık bilirsin gece susarsa felakettir hala rivayet sanan var mıdır en gùzel Cumartesi açtıgını narçiçeginin -Sevmeler,özlemler,tepeden tırnağa hüzünler örgütlüyorum. Militanlığım bu kadar- |
sonra diyorum ki ayaklarıma bu acıyla bu köye varılmaz...akşama yol verelim buna...sonra sesleniyor içerden öteki:
-çabuk acele et!..hüzünlerimizi kaçıracağız!-
demek oluyor bazen şiir...başköşeye yerini ayırtmış yıldızlı hikayesiyle beraber üstelik...
bu akşam da piyangodan hüzün çıktı be şair...
Hoşgeldin diyerek başımızın üstünde taşıyoruz...
sevgiyle...