istanbul'u mesken mi tuttun?
karanlıkların efendisiyim
boğulan güneşin ardından birkaç kavun bir parça peynire demleniyorum sokaklar süpürüyor beni dizleri kırık anılarımı tımar ediyorum efkâr tutuyor “gözevlerimi” atlıyorum çocukluk ipimden sırdaşım ezgi misafir dilimde “yarim İstanbul ‘u mesken mi tuttun?” birkaç yosmanın kahkahası dalıyor denizin köpüklerine denizin dibi gibi suskun yalnızlığımı yakamozlara salıyorum ayışığına yüklüyorum yaşama dair ne varsa bir “yaprağın ayasından” falıma bakıyorum üç vakte kadar ölüyorum korkuyorum siper ediyorum birikmiş şişelerimi bir gece kuşu ıslık çalıyor bir kadının efsuni bacaklarından aysbergler eriyor beş taş oynuyor dağılmış yıldızlar ceketime sokuluyor bir kedi “dağı tırmanıyor bir karınca çölü geçiyor bir kaplumbağa örümcek yuvasını buluyor” kornalar sürüklüyor kulaklarımı aldırmıyorum somurtkan uyku kemendini atıyor boyun eğmiyorum boyun eğmiyorum bu kibirli şehre ben şafağın külhanı tirşe-mor yalnızlığımı toplayıp içime asıyorum tek derdim geyiklerin üşümesi gönül gençyılmaz |
kornalar
anılar
geyikler
bir parça peynir
..
..
direniyorum.
kedice
sevgiyle.