ben hep türküler söyledim bir ıslığın gözkapaklarında kuşlar uçurdum yalnızlığa kırdım uçurtmalarımı bir aşka karışınca bir nehirde uyuttum şiirleri bundan bazen ıslaklığım ve aşkı ve yalnızlığı anlatamadığım güzel günleri özlediğim herşeyin bıraktığı
sızmaya çalıştım bir gece tüm kadın ağızlarına cüretkar kalçalarına hiç dokunmadan hiç aldatmadan göğüslerini aşkla başladım ve aşksız yenildim yoksulluğa yoksulluk ne zaman biter belli değil
dalgakıranıyım bir gökyüzü limanının karınsadır yorgun ellerimin yalnızlığı acemice yaşanılan bir hayat belki düş kenarlarından bilmukabele fırlayan sessiz bir ölüm gibi serin akşam gölgelerinde hep gidenlerin diyarıdır görülmeyi bekleyen. bir yerlerde affedilmiş filmlerden çok öncesi bezgini ve kederi oynayan bir aktörün dişleri susar kalır orta yerinde dilimin
çünki açılır pencere çekip gitmesin diye bir aşk kapıları kapandığında ömrün ilk kez kalabalık eser mayıs rüzgarı eşgüdümüyle ihtilaller ortası
sıraselviler’de deniz’in gölgesi terli bir devrimci bıyığıyla. belki mahir’i çizmek duvarlara kanla yoğrulmuş dereleri unutmak belki bacaklarını kesmek ibrahim’in yiğitçe, suskunca, sırsızca diye ve başkaldırınca cellada işte söylenmeyen hep bizim türkümüz aşka yalnız mayıslarda sürgünüz
ihanet hep tazyikiyle gelir tanıdık bir yaramazlık ve ıslanır fikir bir şiir yağmalarım sonra önce ölümünü tasarlayarak tüm kadınların geç kalmama telaşıyla mesaili kadınların emekçi kadınların sosyalist kadınların marks’ın kadınlarının affedilmiş filmlerden çok öncesi susar kalırım orta yerinde yine bir kadının
çünki kapanır pencere açılınca kapısı yalnızlığın en uzun saatinde gece bir mevsimi körükleyince. dokunmak küskün bir çocuğun elleriyle
yaşamak kaç yalnızlık ölüm ne çok kalabalık ya kim doğuracak beni bir kez daha ve burada başlıyor bir ömür yeni bir kadın yaratarak
dalgın gözlü, boş kırbalı ve ıslaksın serapa çiçeklere sevişmeyi öğretiyorsun, hayli acemi ismin okşanıyor başka ağızlarda pazartesileri çarşambaya bağlıyorsun terk edilmiş bir salıda kalıyorsun, karanlıksın perşembeleri bekliyorum seni şarık bir düşte diğer günler öldürülüyorum bir şiir başlığında aslında şanslıyız geç kaldığımız için yarına
fakir kitaplar arasında zengin bir masal gibi yağıyorsun akşamüstleri. terli kirli ve çisil çisil yoksulluk nerede başladı belli değil
gözlerin balkılı ve kırmızıdır taşır öfkesini kurtuluş gazilerinin törenlerin coşkusu söndüğünde. görünür madalyonların kavamsız yüzü belki napolyon’un son sözüydü
bir dal kırgınlığıyla magazin satıcıları monroe’nun altıncı parmağı afişlere alınmayan mutlu görünmek intiharlaşan aynalarda el dorado’yu altın diyarı bellemek bir zenci olarak unutmak mandela’yı belki bir ütopya sanmak "plan de ayala"yı belki de limonlamak coronaları burjuva masalarında
öyle deme bir sabah sıkılıyorsun her şeyi ahsen gösteren aynalardan tarlalara umut ekiliyor. çünki vaktidir biçmenin ölümü meydanlarda baştan aşağı zulüm giymiş bir sokak ve ordan oraya yarın sabahları için artık vurulan bir adın var ekmeksiz, susuz sabahları için yarının ırzına geçiyorlar politikaca yarın sabahlarında bir sokakta
ahmedabad’da tuz yürüyüşü açlığın ve zulmün yenildiği haushan’da yalnızlaştırmak bir budisti kusursuz bir dünya anlatmak vermeer’in fırçasında hayat hep ölümü koruyan gümnam bir bekçidir aslında tablolara sığdırmak köyleri, kentleri tablolara sığdırmak kadınları, aşkı bir annenin gözlerinde hatırlamak çocukluğu sığdıramamak hiçbir akşama bir kadının yokluğunu
şimdi size kavga desem bilir misiniz rakamları ölümde terk etsem sayar mısınız biraz şekerli suyum var içer misiniz yani hiç mi sıkılmazsınız herşeyi ahsen gösteren aynalardan ve resimli içi boş kağıtlardan arka kapakların seks bekçiliğinden memnun ve asude kalabilirsiniz ölüyen bir halkın gerçeklerinden
baktın batıda güneş baktım batıda şenlik baktık batıda insanlık ! var mıydı bir kuşu evlat edinmiş bir çocuktan daha masumu
bir uçurumdan atlıyorum. yaramda adet görmeden kanatılmış bir kızın gözleri artık kimse kurtaramaz beni hep düşman bir öğretmen sevmelerim tüm yanlışlardan bir doğru doğurma telaşlı bir fahişenin dudaklarındaki bekaret görünmeyen ve gülünmeyen kent söylemleri matematiksiz ve aşksız yolculuklar gibi ölümün ortasını da ispatlar mı öklid teoremi şimdi yeni bir isimle tanıt kendini belki daha az severim seni
ben hep kuşlar uçurdum yalnızlığa kırdım uçurtmalarımı bir aşka karışınca kızlarım ve oğullarım var dağ emziren yangın gülüşlü umut ve halay ordusu yeşil, güneş ve kan çocukların gözyaşlarında eriyen vatan kiriniz nasıl sığacak. yüzünüzdeki bayrağın ardına
ve benim kızlarım ve benim oğullarım yangın büyüten dağlarım hudutlara sığmaz dağlarım dokunmayın kızlarıma -masumdurlar dokunmayın oğullarıma -masumdurlar dokunmayın dağlarıma -masumdurlar bir sabah belki kucaklaşırız ovalarda ne sandınız ki öyle sessiz geçip gideceğimi mi bir şiirden. bakmadan arkama
sesini duymuş gibidir yürümek, yürüdükçe yorulmuş olmak bir yerlerinde yaşamın yeşil bir ağaç görmeyi özlemiş olmak - nerede? özlemiş olmak görmeyi dağları - nerede? açılan üstümü örten gece varoşlarını -nerede? ah bilsen nasıl yalnız ah bilsen nasıl ter kokulu bilsen nasıl kokak bilsen nasıl korkak
habersiz çıkıyorsun sokaklara sokaklar, adım adım kadınlar ve sen en çok göğüsleriyle güzel kadınlar. sen köşe başlarında yalnızlığın münezzeh sesi içinde kız çocuklarının yılgın nefesi içinden bir tün vakti içimin geçişi içimde ılgın bir akşamdır aşk sızısı eğil ve göğüslerine al aşksızlığımı
aydınlanıyor ışıklar yüzün aydınlanıyor bir kez daha görüyorsun sokakları bir kez daha güzel kadınları. adın okunmamış şiirlere tanıktır adını bilmeyen her şair ölüme yakındır
ve yaşamak kaç yalnızlık ölüm ne çok kalabalık ya kim doğuracak beni bir kez daha ve burada bitiyor bir ömür yeni bir kadın yaratarak...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Aşkûdeşt şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Aşkûdeşt şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Sizin sizirlerinizi okumak sayfanizda uzun soluklanmak ayricalik her daim benim icin. Yalniz burada bir cay eksik. :) Siir mi ? Sustum ve sadece okudum, dusundum, hayalin alabildigi genisletilmesiyle. Kutladim. Saygi ile..
Şiir başlı başına seçkiye değerdi.Hani şiirlerde herkes kendi duygularına bir yer bulur ya;Brn de şu bölümde kaldım kendimce... ''aydınlanıyor ışıklar yüzün aydınlanıyor bir kez daha görüyorsun sokakları bir kez daha güzel kadınları. adın okunmamış şiirlere tanıktır adını bilmeyen her şair ölüme yakındır sana yazılan her şiir allah’a adaktır
ve yaşamak kaç yalnızlık ölüm ne çok kalabalık ya kim doğuracak beni bir kez daha ve burada bitiyor bir ömür yeni bir kadın yaratarak...
Şair'in Kadına verdiği değere hayran kaldım.Kadında Annesini gören yüreklere selam olsun..Tebrikler kaleminizin olsun hocam çok saygılarımla..
ben vakitsizlikten tam okuyamadım senin şiirin bende banko zaten küçük yaştaki büyük şair sen şiir yazmak zorundamısın! yazma yazma yazma,çünkü ağlatıyorsun,çünkü yüreği yerle bir ediyorsun,çünkü sen şiir yazıyorsun Irmağım...
hürmetle eğildik önünde şiirinin.. sevgiyle kucaklıyorum...
habersiz çıkıyorsun sokaklara sokaklar, adım adım kadınlar ve sen en çok göğüsleriyle güzel kadınlar. sen köşe başlarında yalnızlığın münezzeh sesi içinde kız çocuklarının yılgın nefesi içinden bir tün vakti içimin geçişi içimde ılgın bir akşamdır aşk sızısı eğil ve göğüslerine al aşksızlığımı
aydınlanıyor ışıklar yüzün aydınlanıyor bir kez daha görüyorsun sokakları bir kez daha güzel kadınları. adın okunmamış şiirlere tanıktır adını bilmeyen her şair ölüme yakındır sana yazılan her şiir allah’a adaktır
ve yaşamak kaç yalnızlık ölüm ne çok kalabalık ya kim doğuracak beni bir kez daha ve burada bitiyor bir ömür yeni bir kadın yaratarak...
Irmak - 2013
Yüreğine kalemine sağlık güzeldi anlatım beğeni ile okudum haz aldım üstad Yürek sesin hiç susmasın _____________________Saygılar
bu kadar uzun bir şiiri normalde okumam, evet belki tembellik belki kolaya kaçmak ama sevmiyorum işte uzayıp giden şiirleri, sıkılıyorum. ki bu defterde bu ilk..
bu şiir gerçekten daha uzasa okunurdu.. kayboldum içinde, neler vardı diye düşünmüyorum, ne yoktu ki...
"ölüyen bir halk" kısmındaki ölüyen kelimesinin orjinalliğiyse gerçekten çok lezizdi..
Bu şiir sokakların aşkın ve çıldırmış yüreklerin bağırmasıdır. Bu şiir ırmakların bir kentin ortasından kaldırımları söke söke ilerlemesidir. Bir şiir sadece şiir değildir. Sözcüklerin uçurumları dansa kaldırmasıdır aynı zamanda. ve yoldaşları halaya, yumrukları havaya kaldırmasıdır çığlıkların.
Çocukluğumdan kalmıştır aklımda, her ne hikmetse annem "Mayıs'ta ölen çok olur oğlum" derdi , anlamazdım! Neden Mayıs diye sorgulardım, ne zaman ki 6 Mayıs'ı yaşadım, o gün bu gündür annemi haklı bulurum, biliyor muydu acaba derim aslı astarı olmaksızın.
Evet Mayıs'ta ölen çok oluyor.
Ve kadırnlar, elleri kınalı, yürekleri yaralı telef edilen kadınlar. Acının en büyüğünü tatmak zorunda bırakılan kadınlar.
"Irzına geçiyorlar politikaca" Bu ne Irmak? Bu nasıl güzel bir yakıştırma, helal olsun diyebildim sessizce, ama sen duyarsın yürek sesimi...
Velhasıl şiiri bitirdiğimde özetlersem eğer; Uzun ve meşekkatli bir yoldan gelmiş gibiyim, yorgun, bitap ama bir o kadar da huzur dolu... Sanki söyleyemediklerimi biri söylemiş gibi, iç sesimi duyan biri düşüncelerimi yazmış gibi...
Sahiden uzak yoldan geldim Irmak, dinlendirdin beni, yüzümün perdelerini güneşe araladın, senin gibi gençleri tanıdğım için kendimi şanslı saydım, yalnız kendim için değil aynı zamanda Ülkem için...
Varolasın.
OlgunOnur tarafından 6/30/2013 6:20:15 PM zamanında düzenlenmiştir.
Aslına bakarsan "yalnızız hepimiz" dediğim için derin bir pişmanlık üzerimde gerçeklik hep böyle ağır.
Nereye kondursam şiir gözyaşı az evvel ağlatmaktan keyif aldığım bebek kadar masum bu kelimeler sırf bu yüzden mayıs kınasın beni n'olur.. Bir elim kanlı sokağın ortasında kulaklarımı tıkayıp olduğum yere oturasım geliyor bazen. Karşıdan gelen şu kadının yüzü değişecek sanki o zaman çareler kısıtlı hep yüreklere.
Erişemiyorum ben her yanından tarih akan bu düşüncelere. iyice kısılıyor sesim.
Yalnızlığının yükü altında duyuyorum şimdi kendimi.
Çok teşekkür ediyorum Irmak. Tebriklerim çokça Sevgiler yüreğine.
simdi bulutlar simdi gökyüzü ve düs sokaginda yalpalayan her ölüm tekin olmayan bir geceden sabaha uyanmadir bilesin
"ben hep -ritim bozuklugu yasayan- türküler söyledim" o yüzden kimse duymadi sesimi iyi mesailer hüznüm deyip ciktim bir safak vakti degerini hic kaybetmeyen bir yalnizliktan sen bir cam kenarinda öylece durmus kaldirimlarda gölgeni yokluyordun ayaklarina sessizligi cikartirken kör ayna pozisyonlari seni terkedecek diye korkuyordun
bu bir sey degil ki önüme ördügüm duvarlarin hepsi senden daha yüksek rakimli ve bölmüs ortadan ikiye yüregini simdi her aci gözyaslarini meydanlara teslim etmis ve oracikda cigliklari imha edilmis bir günden dudagima kalmadir
her sokakta her kaldirim tasinin altinda kask numaralarini gizli tutar timlerin cop sesleri koruma altina alinirken uluslararasi gövde gösterileri disarda serbest havayi birakir netameli gaz seanslarindan sizan aksamlar
simdi gece biraz daha ölüm simdi yildizlar uyruksuz bir topraga defnedilmis ve her siir biraz da ruhsatsiz cikar sairin üstünden faili belli cinayetlere kurban giderken
ne kadar uzun şiir sevgili şair insanlığımız ne kadar da kırılgan ne kadar savurgan insanlığımız ne kadar anlamsız savrulup düşürülen umutlar karşısında yiten yitirilen adı sanı belli olmayanlar karşısında
Tebrikler Irmak Bey, bir şiirden çok destan okudum sanki, ama hiç sıkmadı bunu da belirtmeliyim.
Selâm ve dua ile...