SENİ SEVMEK HER DİLDEN HER RENKTEN HER IRMAKTAN.SENİ SEVMEK SEBEPSİZ GÜLÜMSEMEKTİR DÜNYAYAŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Merhaba en güzel düşüm..
Merhaba şiirler,mevsimler kıskandıran benim gökyüzü adlı düşperim.. Merhabamı yineledim ve hemen şimdi,şu anda,doğaçlama söylüyorum hayta bir rüzgar gibi içime çekiyorum teninin kokusunu.. Sana dair söyleyeceklerim hep bir izdihamdır.. ’’ve o dehşet sözcüğü dökmek için başındanaşağı süpürüp bütün kötülükleri sana koşuyorum Seni seviyorum’’.. (Uzun uzun susuşların sonunda bir söz sözlüyorsun, bütün sözlerin çakırkeyf penceremden odama giriyor.. Güzü karşılamaya giderken göreyim ışığını dediğimden bir gün sonrasıydı sanırım..Yalnız geceyi değil,dünyayı aydınlattın.. telepatik bir bağ bu..Gülme..böyle düşlemek istedim işte).. Ümit edersin hiç düşünmeden;hayat,senin istediğin gibi akmazmış;önemi kalmaz..Yalnızca istersin ve isteğinin tüm yakıcılığına rağmen hep beklersin.. Sana doğru atılacak bir adımı,bir mektubu ya da küçük bir notu,bir ışığı,bir yüzü kısacık bir an da olsa görmeyi ya da kulaklarına değecek hayatveren bir sesi.. Biliyor musun bu duyguyu durmadan hissetmek bile yalnız olmadığımın parlak ümidi olabiliyor.. Ben o kimsem,o oluyorum işte.. Açıktan yazdığın ya da saklamayı tercih ettiğin ne varsa, onları sunacağın veya gözlerinden kaçıracağın kişiler çoğaldıkça zorlanırsın.. Artık herşey onlara göre, onlara karşı hatta onlara rağmendir.. Artık her yapıp ettiğin,,her söylediğin,her ürettiğin.. Hekesin uyması beklenen kuralların olması beklenir.. Olmadı doğallığında bir çeşit kısıtlamalarla karşı karşıya kalırsın.. En çok sana dair sözler payını alır bundan.. Yalnız sana ait kalmasını arzuladığın bağların,ne kadar sakınsan da yara alır.. Misal her şeyin basitleştirildiği,sığlaştırıldığı,bayağılaştığı bir dönemde ritm duygusu veren bir müzikte dans etmeye kalkışmak acınacak görüntü yaratır karşı tarafta.. En olmadı ’sırasımıydı’ veya ’yerimiydi’ derler. Cenaze evinde dans etmiş durumuna maruz kalırsın birden.. Aşk da,bir çeşit ’kamuoyu’ oluşturmuş,durup gelen haberlere kilitlenir birileri.. ’Kamuoyu’ bayılıyorum şu kavrama.. Mekanik duygular çağrıştırıyor nedense bana hep.. Eminim sende böyle düşünüyorsundur.. Lawrence diyor ya ’Asla sanatçıya inanma,hikayeye inan’diye Bu gün aklıma geldi bir yerde söyledimde pek muhterem ’kamuoyu’ ’lan bu işin mali kısmı olmaz mı’deyip parmak ısırttı resmen bana.. Oysa bir yandan ne düşünüyorum biliyor musun hani şu Wilma Elles varya,namı diğer Caroline.Rol gereği bir evliliğin bitmesindeki payından ötürü ciddi ciddi kadim izleyicisi olan kalabalık bir gurupca linç olmaktan zor kurtulduğunda(kurtulduğumuza demeliyim aslında) en saf halimle şöyle düşünmüştüm.Demekki aşk geniş kitlelerce bu denli kutsal.. Bak sen benim şu çelimsiz düşünceme.. Çünkü karşıma hep yine aynı insanlar tarafından ’lan bu işin mali kısmı olmaz mı’ sözü çıkıyor.. Neydi o,hani cevval bir söz daha vardı ’Giden dönmemişse senin olmamıştır’ ’Aşk bilmem neyi öldürür’ gibi.. E hani az evel seti basanlar siz değilmiydiniz.. Berrin hocanın dediği gibi ’Bir ömrü yaşamı dışında algılayarak geçirebilirsin ölü gibi..Ya da yaşamı içinde duyumsayarak geçirebilirsin canlı gibi..Seçimini yap.. Sevmek sonsuz özgürlüğe açılımdır..Sevgide akışı durdurmak,başka anlamlar katmanın cezası korkana ve aşkı metalaştırana aittir’’.. Sürdürülebilir yaşam dışında maddesel zenginlik, ’sağduyulu’ bir insanın tercih edebileceği bir şey olamaz.. İsteyebileceği tek şey özgürlük olmalıdır diye düşünüyorum. Kararlarımız,tercihlerimiz,ilişkilerimiz,dönüp baktığımızda arkamıza,yanlış da olsalar,eğer ’yaşandıklarına değdi’ diyorsak bir şeyler öğrendiğimize inanıyorsak ve ’zamanın şartları öyle gerektiriyordu’ diyebiliyorsak,hayatımız daha zenginleşip,anlamlanarak sürüyor sanki.. Oysa pişmanlıklarımız öylemi..Pişmanlık duymaya başladığımız anda dehşet bir zehirlenme giriyor damarlarımıza.Deyim yerindeyse cehennem gibi diye adlandırdığımız olumsuzluklarımızdan biri vicdan azabıysa,diğeri kesinlikle pişmanlık denen şeydir.. Pişmanlık,durmadan geleceğimizi esir almaya dönük işliyor.. Önümde yine Özdemir Asaf ve Akgün Akova..Özdemir Asaf ’Düşlerimde ne bıçaklar fırlattım,Hepsi saplandı diyor ve Akova devam ediyor’Ben bir katilim’..Jon Baez’in ’Gümüş hançer’ adlı şarkısı aynı sözlerle eşlik ediyor..Bu bir rastlantı mı sence de?.. Akova’yı köşeye sıkıştırıp nasıl katil olduğunu soruyor uyanık gazeteci ’Çok cinayet işledim.elimi kana buladım.Okuyup da etkilendiğim tüm şairleri ve dizeleri öldürdüm’ ben diyor.. Bu kısımdan çok etkilendiğimden midir yoksa bazen korkularımızla yüzleşememek midir bilmiyorum ama orta yere sessizce bir cümle fısıldadım.. ’Benden harf katili yaratma ne olur’.. Dur hemen kabartma yüreğini,ardından,hemen çekip çıkardım kendimi o delhizden. Ve muhteşem turuncu tosbağa’ da yüksek volüm bir müzikle evler,yollar,çimenler geçerek yol alışımızı düşledim. Sana o ’Güzel atlar ülkesinden’ bahsedeyim diyorum.. Annesi tarafından yemeğe çağrılan küçük kızın hikayesini..Kızın arkasından bakan atın aklına gelenlerden.. Herşeyden önce kalbimin tek sinemasından.. Kendi dilimi konuşayım istiyorum..Kendi dilimden yazayım sana..Güzü karşılamaya giderken yak ışığını hiç değilse.. Şurası kesinki sana özlemle dolduğum anlarda yazmak hiç içimden gelmiyor..Evet narsistçe düşünüyorum belki fakat bu dünyada hiçbir şeyim olsun istemiyorum..Dışarda kulaklarımızı sağır edenler öyle çok ki..Hayatyokediciler ele geçirmeden benliğimizi Seni sevmekten başka hiçbir şey yapmak istemiyorum..Üzerindeki herhangi bir aksesuar olmak, hergün dokunduğun,sıradan,takıp çıkardığın şey olmak istiyorum.. Sana dair bencillik sözkonusu olunca o bencilliği dahi seviyorum.. Sahilde bir köşede yazılarını yazan bir yazar,sabaha karşı sahilde dans eder gibi hareketler yapan birini görür.. Biraz yaklaştığında bu kişinin sahile vuran deniz yıldızlarını okyanusa atan genç bir adam olduğunu fark eder.. Yazar genç adama yaklaşıp sorar.’Neden deniz yıldızlarını okyanusa atıyorsun’ Genç adam yanıtlar..Birazdan güneş yükselip sular çekilecek,onları suya atmazsam ölecekler. Yazar devam eder’Kilometrelerce sahil ve binlerce deniz yıldızı var.Ne fark eder ki’?..Genç adam yazarı dinledikten sonra yerden bir deniz yıldızı daha alır ve okyanusa fırlattıktan sonra yanıtlar..Onun için farkeder.. Yazar genç adamın yaptığının olup biteni izlemek yerine bir şeyler yapmak olduğunu anlar ve ona katılarak bütün sabahı okyanusa deniz yıldızları atarak geçirir.. Bu yazıyı okuduktan sonra kendimi düşündüm..Seni.. Olup biteni izlemek yerine bir şeyler yapmamız gerektiğini ne zaman anlayacağımızı..Neyseki olup biteni izlemek süremizi doldurduk diye düşüyorum yollara.. İnanıyorum ki elleri dolu olanın kalbi de dolacak bu mevsim.. (Yakın süreçte Nar film festivali olacak ve sürecin ana teması barış olacak.Çeşitli kentlerde gösterimler ve konferanslardan bahsedilmeye başlandı şu süreçde. İçeriği bir yana,tek tek insanların elemeği göznuru eserler olmasından kaynaklı kişilere atfedilen şeyler çokça bu yıl. Batı yakası için yapılan etkinlikler,pek çok kişiye atfedilmesinin yanı sıra seninde adın geçsin istedim ve henüz sana önceden bir mektupla yazamadan böyle bir şey yaptım..İstedimki perdenin gerisinden parlak bir isim kadrajdan gülebilsin birde dünyanın insanlarına).. (smirna’ya gelişim zorunluluklarımdan kaynaklı üç, dört gün sonraya sarkıyor..Ama en çok üç dört gün.. Güneyden tertemiz bir gök getireceğim sana mavikuşum).. 27 Nisan-03 Mayıs 2013..
Günlerdir boynumdan öpüyor geceler
sabahları ne sen sor ne ben anlatayım saçlarım kavaklara sarmaşık şaşkın kelebekler gibiyim bir yanımda gök bir yanımda güneş vakit doldu! mavi kuşum bir çiçeği bir düşü bir ömrü konuşmanın vaktidir ey! tutkunun atardamarı önlenemez kalp çarpıntısı yalnızlıktan sararmış mektuplar kuşanın bayramlık sevinçlerinizi yeriniz hazır su’nun gözlerinde ey! kilometre levhaları içimdeki üzgün alfabe hey! sen,saçlarımı uzatan hafif meşrep vapurlar ilk kez iki kişilik güleceğiz bu mevsim bir yıldız daha çoğalacak gökyüzü bundandır nabzımda milyonlarca cıvıltının ritmi deliceler aşkına! n’aparsın bir dilek ağacıyım umutçiçekleri sinmiş üstüme sen! yankımın ötesi karbeyazı düşümsün ya hani ne varsa sözcüklerimizde var ’işgal edilmiş bütün yıldızlar şahittir’ ’sesimin içiyle seviyorum seni ’ve o dehşet sözcüğü dökmek için başındanaşağı süpürüp bütün kötülükleri sana koşuyorum ellerim olur musun?’ |
öyle içtendi ki
neresinden tutulur da yorum yapılır bilmiyorum.
yüreğine sağlık doğan yazar.