Mustafa abinin bir türlü beceremediği...
sevmeyi öğrenmek lazım Mustafa abi!
bu dünya böyle bilemiyorum… hiç olmamış gibi hem biraz fazla karanlık sanki ağıyorum bir güzel hesap nispetince şu kocaman semaya güzel… turuncu sokaklardan, evlerin kiremit rengi çatılarından ve bir gecekondunun aralık penceresinden kaçıp kurtuluyorum… yağıyorum sonra kül rengi damlalar halinde toprağa aferin diyorum şu gökyüzünün kadife halklarına kuşlara ve yaramaz ilkbahar bulutlarına saklasınlar nerede ne kadar hüzün varsa güzel… demem o ki, dün bir kadını öptüm Mustafa abi! bugün dudaklarım yok bırak yarının hesabı kalsın yarına olmadı çıkarır asarım dudaklarımı eskiyen fotoğraflara yaptığımız gibi Haliç’teki meyhanenin o nemli duvarına hem susarım fena mı? başım beladan kurtulur belki şimdi git git bitmez bu düzlük bilirim ne sana yetişebilirim, ne de cehennemin diğer halleri cehennem demişken Mustafa abi! uzatsa bir mevsim en yasak meyvelerini bağbozumu, kıyamet alameti büyük patlamalarla dolu bir Tanrı silueti cezası bir ömür balçık, irin, alın teri kan, kusmuk, çırılçıplak bir insan teni kaburgasından yaratılan Havva adında bir peri baştan çıkardı da Adem’i bir sen Mustafa abi bir sen giremedin aşk kapısından içeri |
harikaydı.