büyük "p" ile konuşmalar - temmuz'da düşenler
siz, ağıt yakmayı kolay mı sanmıştınız yoksa?
öyle gözlerinizi kapatıp saklanınca karanlıklara temmuz güneşi damları esir aldı yine saplanıyor toprağa mızrak misali... oğullar bir yükseliği iyice çıkıyor adım adım sıyrılarak topraktan sırtlarında kurumuş meyve çuvalları... tahta merdivenlere güven olmaz bunu öğrenemedik henüz birkaçımız düşecek muhakkak yerçekimiyle hasım yaşlı anneler delikanlı kucaklar açıyorlar kapı önlerinde, ağaç altlarında seccade başlarında... kimisi şanslı, kimisi şaşkın, bazısı aklını yitirmekte... bacılar saçlarını yoluyor kardeşler bir cigara yakıyor babalar öylece bakıyor... kaldırıp yere vururken bir çaresizlik belki de ilk defa böylesine kanayan kalplerini kimsecikler duymuyor tahta merdivenlere güven olmaz bunu öğrenemedik henüz kadınlar! durmadan geride bıraktığımız kadınlar... biraz bir başına kalıyor kendileriyle duvar diplerine yaslanıp cizgileri sayıyor kedilerden köpeklere bir bakış uzuyor böylece... el sıkışıp, selam almalarla el sıkışıp, selam vermelerle bir şafak vakti incelmiş renklerini ayırıp köy meydanlarından en kalın ikindileri... seyrelmiş gece yarılarından bozkır evlerinden ve kırışık tarlalardan dişleriyle söküp çıkaran içten içe kalp vurup, damar çatlatan gölgeleri oynaşırken gazoz açmanın, dere ayaklamanın... dam güneşine eskimiş bir fotoğrafı oturtup avuçları yumuşacık meyveleri tutarken en keskin bıçakları gözlerinde suları ölçüp dalgaları biçmenin, taş rengi taşların, toprak rengi toprakların kahkahası ertelenmiş sarı mutlulukların, hasretten kanatları dökülecek bulutlardan sekip geri dönen kuşların erkeğini hayatı yaşanır kılan çocuklardan ödünç almış beyaz yüzlü oğlanlara aşık olmuş alev alev adamlarda durulmuş bir ölümün durmadan ardında bıraktığı kadınlar çaresiz uyanacaklar incecik boyunlarına kurumuş dağ çiçeklerini yeniden asacaklar |
çaresiz uyanacaklar
incecik boyunlarına kurumuş dağ çiçeklerini yeniden asacaklar''
Ne kadar güzel şiir.
Dizeleri hayranlıkla okudum.