AYAK İZLERİMİN PEŞİNDEN
/ayak izlerimi izleyerek geldim, dünden kalma izbe geceye/
... -işte geçip oturuyorum gene, dün olduğu gibi karşına... kör yanımla yudumlarken, son kadehlerdeki çöl dikenlerini kaç sarhoş şiir olacaksın gene, karşımdaki boş sandalyede. kerevetine çıkılmamış masalların, siren sesi gibidir dizeler o sesler gene bu gece, derin hançerler gibi inerler yüreğime. bu nasıl baş dönmesidir ki, böyle sensizlik, nasıl yaradır..., ne ağır sancıdır. -keşke ellerim titremese de açabilsem şu yürek kapımı... içimin dilsiz cellatlarına boğazlatırım, her hecede sözcükleri iliklerime kadar titreten, bütün düğmeler çözülür iliklerinden. bilirim bu konuda itirafçılık, en makbul ilk adımıdır sevdanın ama ne yazık ben, içi seninle dolu zarflarımı, sana veremem. bir garip cesaretsiz, öyle donarım karşında, sanki buz..., öyle aç-öyle susuz. -ama olmazsa kalkıp giderim, ayak izlerimin peşinden... yakamoz döşeli yollarda yürürüm, yüksek ağaçlar arasından gözüme, dallara asılmış uçurtmalar çarpar ve yasak elmalar. tutulmaz heyecanla tırmanırım, darağacına benzer o ağaçlara en üst dallarda karşıma birden, ay ışığı çıkar, gözlerim parlar. sen niyetine, uzatırım dudağımı gökyüzüne, ay, öp beni..., öp haydi şimdi. -birkaç adım daha kaldı, sonrası kilidi açılmış bir kapı... biliyor musun, o dallar, yasak elmalar için aşk verdi bu gece uçurtmalar için özgürlük ve elbet, bana da bir gömlek cesaret. şimdi gene geçip oturuyorum karşına, dünlerde de olduğu gibi söylenemeyen sözlere dair esaret, bitti sevgilim bitti nihayet. ‘binlerce kez söylemiştin, zaten biliyordum’ deme, dinle sadece..., sadece dinle. ... /ayak izlerimi izleyerek gideceğim her yer, geldiğim yerdir/ Cevat Çeştepe |