ÇOCUK
Hicazkar gülüşlerle, yolumu kesen çocuk!
Yol yakınken vazgeç… Hayal meyal hatırlıyorum, kalabalık günleri, Kırık bir masadan, boşluğa akan şiirleri. Hesaba çekilince yaşanılanlar, Yeter diyorum… Yeter… Kime dokunsam, çekip alıyorum yalnızlığıma, Kime uzansam, elem dolu bir sefer Sonrası…? Sonrası azap/sonrası dünden beter. * Adını, şifa niyetine içtiğim çocuk! Yol yakınken vazgeç… Kısa menzilli heveslerde yorma yüreğini. Tahsil-i aşk, dilde melamet hasıl etse de Benim için çok geç… N’olur küstürme bestelerini, Birazcık soluklan… Gözü dönmüş türküleri takıyorsun ya peşime; Gözünü seveyim , birazcık akıllan. * Avucumdaki çizgilerde gemiler yüzdüren çocuk! Yol yakınken vazgeç…. Yarının mazisi alacalı gri, biraz da soluk, Gusletmek için yağmuru bekleme. Ben, her yağmurda göç ederim sefilliğime. Umudu süsleyen tutileri yakma sakın; Yirmili yaşın ağlamasın. Azıcık insaf…; Unutamadığım hakiyi vurma yüzüme. Alnımda seferi çizgiler, Dizlerimde mülteci bir yangın… Yol yakınken vazgeç… Alçılı yüreğime , el sürme sakın, Yamalı nazireme, gül serme sakın. * Sen! Nisanı gözlerinde uyuttuğum çocuk! Ben, dudaklarından süzerken masumiyeti, Mazi, olanca nefretiyle açacak perdesini. Sana ilk, bana son olacak olan bu ateş, Yolun yarısında, donduracak nefesini, Sabah olunca, savuracak küllerini. * Sen! Bronz bir heykele aşk üfleyen çocuk! Yol yakınken vazgeç… Pişmanlıklar, yağmalamasın tenini, Hiç uğruna, çırpınmasın göz bebeğin. Hadi... Kaldır başını da dönsün zaman. Sen hiç ağladın mı,bir çift gözün ardından? Gözlerin yandı mı, sebepsiz bir sancıdan? |