Şiir Korkusu
_Bu gece doğmamış bir bebeğin kokusu var avucumda
Ölcek diye korkuyorum_ Gözlerin hayalle gerçek arasında Ömrümü ikiye böldü gelişin Mevsimler, Nisan şimarıklığında Seyri seninle değişti kaderin Lakin Gözlerin hayalle gerçek arasında Bu gece Doğmamış bir bebeğin kokusu var avucumda Ölecek diye korkuyorum. Dudağımda öpülmemiş bir şair, Bir de bakir kelimeler; vuslata dair; Bir ucu boğazımda, Bir ucu dişlerimin arasında. Bu gece Doğmamış bir bebeğin kokusu var avucumda. Şeyhim çoğalan binalar için ağlar, Ben şehrinden ayrılırken... Secdeden doğrulasım yok bu yüzden. Yaralı gözlerinde oynaşan gölgeler, Kureyşli yetimleri kalemin ucunda bekler, Dizlerim korkudan titrerken. Şeyhim çoğalan binalar için ağlar, Ben şehrinden ayrılırken. Şairler neden seviyor mezar taşlarını? Görmüyor musun Dünyayı çoktan kuşattı Şems. Nesimi de mahşere bıraktı makamını. Korkuyorum şiirlerden. Hadi kapat kapılarını Ve söyle bana Şairler neden seviyor mezar taşlarını? Fırtınaya yelken açar hep laleler Zeyd’in annesinden aldılar metaneti Direndiler Ve birlendiler; Ben bölünüyorum. Onlar siyah bedenlerine Beyaz kaftan giydiler; Ben soyunuyorum. Oysa ki Fırtınaya yelken açar hep laleler. Simurg suçunu itiraf etti az evvel Ve masal kuşları idam edildi. Açma eski defterleri bir daha, Annemin canı yanıyor. Ben değildim o şiirleri yazan, Saçlarımı rüzgara salan da ben değildim. Simurg suçunu itiraf etti az evvel ve masal kuşları idam edildi. Korkuyorum! Şeytan tohumunu ekmeden yüreğime Kapıları kırıp gelmelisin. Nefesimi tuttum, Nabzımın kaydını tutuyorum. Birileri yürüyor göğsümün arasında. İman tahtamı söküyorlar sanki. Kendi gölgemden ürküyorum bilesin... Şeytan tohumunu ekmeden yüreğime Kapıları kırıp gelmelisin. |