Kaldırım Mühendisi
mevsimler akşam rüzgarı deniz kenarı bakışlı
geçmişi andığım an yanımdaymışsın bıldırcın sürüsü yorgunluğu gözlerimde sana uçar ağlayışımın kör sessizliği kanatları çırpınır olmayışının yediveren ölümlerine gözlerimde düşlemek sesini yaslanmak eski bir duvara sanki yerlerde adagio sarımtrak hüzün içimi dışıma çıkaran kararmış yatarsın yeşil gözlerimde idare lambası varlığınla cenaze kaldırmak gibi yokluğunun dahi aydınlığında özlemek bir kıpırtıyı sahneler boş caddeler suskun mor bahar yağmurlarına vakitsiz açan erik dalı umudu beyaz yalan iklimlerimde gözlerinin varlıkla yokluk arası tutuşması gecelerime hastalıklı ihtiyar bir dilenci bekleyişim suyun akışı inatçılığında şehirler susmuş yıkıntılı is kokulu evler ağlar gibi yalnızlıklarına yüzler yitik anlamlı çevirip dudaklarımı neye gülsem katran rengi boşluk anlamsızlığa çalan acı renginde uzatsam kolumu kucaklasam ağaçları belirsiz bir yabancılaşma kısır döngülü harap anılı bir ev sanki ağlasam çıtırtıya boğulan akşam kuşları göz kapaklarımda kaldırım mühendisiyim senfonik bir aptal eğik sesimle sokaklar saklar benden asıl yüzünü anılara gömülmek gibi üşengeç bedenim kabullenmeye hayata eğilen bir can gibi mezar çelişkisi günbatımlarının aşklılığı bol ucuz yeryüzü aşk ve yaşama dair ne varsa yırtık bir aba kumaşının işe yaramazlığı sensiz ben şimdi oturup sonsuz kanamalara çalan şarabımı yudumluyorum gülümseyerek gökyüzünün kalender arkadaşlığına adagio düşlemek serinliğini güneşin kırmızısı gibi derinliğinde yaralarımın derinlerimde sen yatağı kurumuş bir nehir suskunluğu derinlerimde sen cam kesikleri kirpiklerimde kağan işçen |