Bir hilalin yakamozları düşüyordu dağlarımın yamaçlarına Gece çöktükçe çöküyordu sırt çantamın üstüne Kumanyam oluyordu gök kubbemdeki yıldız Mataramda memleket kokulu ıslak mektuplar
Süngü takmış sabahlarıma karışırdı şafaklar Gökte bir kızıl çizgi üstüne takılı bir yıldız Hançerli bir üç beş nöbeti bitimiydi işte Daha az önce çıkıp tozlu patikadan sığındığım siperimdeydim
Islak şarjörlerimi koynumda kuruturken Anam kokulu satırları okudum bir yanımda yar resmi Perçeminden bir tutam kesmiş de yollamış nişanlım “Hatice m” Çavuşum görmüştü yanağıma yalandan düşmüş yağmurları
Harbi bir yağmur yağıyordu çamura kesmiş yerlere Çakan şimşek korkusuz düşerken mil çektim uykularımın gözlerine Teskere sonrası çavuşum oğlunu ben “Hatice mi” öpecektik İzli bir mermi son karanlığı bölmeseydi eğer
Pusu kurmuş gecenin son demi delmeseydi yüreğimizi Daha çok şey diyecektik can siper hane Koğuş dolusuydu gardaşım uykudaydı Henüz sabah düşmemişti pencereden içeri
Kurşun saçımı bir hayat yanımızdaki nehirden akadururdu Biz duramazdık toprak su isterken yeşermek için Kınalı kuzular döküldü çimenlerin köküne Önce sol omzumu sıyırdı sıcağındaki bir mermi
Alnında bir yetim yazılıydı çavuşumun Durdum kendime kızdım açtım göğüs kafesimi Nefesim daralmasın diye saçtım her şeyimi Yanımda yatarken bir oğul sevdalısı saymadım kendimi
Baskın yedik dün siperdeyken çavuşumla Avuç dolusu genç gardaşım taranırken bir karakolda Sancağımızdaki bayrak yiğitçe dalgalıydı Toprak anam koktu ben de su kattım kendimce
Çatışma sonrası bir çığlık dolandı ağıtlara Ben duydum onlar duymadı söylediklerimi Bir terhis sonrası yollanırken memleketime Üç tabut iki bayrak vardı musallada Biri tertibim biri oyun arkadaşım Musa…
Memleketime ihanet salanlar almıştı Musa yı Oysa ne çok onunla oynamıştık misketlerimizle Şimdi kanlı terli bir toprakta yuvarlayacaktık mavi misketimizi Toprağı kana doymuş bir coğrafya bir daha sulandı
Tarih Osmanlı kadar aziz çınar kadar büyüktü Gömüldük aynı topraklara aynı kanla Biz kadar kimse bilmedi aynı yerde yeşerdiğimizi Biz tarandık Hep gencecik saçlarımıza limon sıkarken yaşımız Karakollarda dağlarda bayraklarla suladık toprağı Kan dökümlü yağmurlarla
İhanet bize göz yumanlardaydı Hakka hak verildi de Helalimiz asılı kaldı taşınırken omuzlarda tabutum Önce toprağı sonra anamı bir de yar gibi sevdiğim bayrağı öptüm “Hatice m” buluşmak varmış bir zaman toprakta Ama sakın erken gelme sen Çavuşumun oğluna kına yakıp öyle gir koynuma….
Her yanımda kurşun yarası bir delik Toprak kana doymuştu göğsümde bin çiçek açarken Vurulduk… Bir toprağın kucağında uyurken çocukluğumuz…. Ağladı ağıt biz sustuk ama ölmedik Bir bayrak beşik… bir vatan yataktı uyumak içindi… Sustuk konuşmalar boğarken sesimizi Oysa çok şey söyleyecektik ölmedik ki sadece sustuk sadece sus…… Toprak koksun Vatandaki sallanan dinmeyen bayrak gölgesine.. Uzandık sadece gözlerimiz açık….
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
ŞİİR-44 şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ŞİİR-44 şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Vallahi ne diyem böyle güzel şiire:( İçindekileri ,gerçekleri haykırmı Yüreğinden kocaman öpüyorum ,Canım kardeşim Yetkin kalemin var olsun Sevgimlesin
çok etkileyici çok beğendim ellerinize sağlık,,, saygılar