SALINCAK...
SALINCAK….
Şarkılar düşüyor üşüyerek Ay salıncak Akşam gömleği giymişlerin yakasında yıldızlar, Bir avuç yakamoz inip dururken şu şehre… İstanbul’a dalgalar vurur Ankara’yı sıvazlar ayazlar Hep titrek kalır az lambalar Şiir gibi geçerken geceleyin bu in …insanlar… Demliğin tortusunu hep döker çaycılar İki poşet kuru çay Hava da az yağmur Oysa sevişme iklimi sabırsız yeşermeye…. Fincanlarda telve izli bir dudak İki vakte kalmadan kavuşmalar Fallar da yollar da gezine dursun (demişiz hele…) Esas duruşlu ben seni öpmüşüm bir kere… Asırlık sarnıçlarda yüzyılların tortusu Susuz dudaklarda çöl hasreti Son buse ne güzel damla oysa anılar Kervan yüklü dev gibi develer… Sırtı eğri gecelerin yorgun yatağında uyuyan gölgeler… Eşikte yalın ayak seslerin Tütün içmiş perdelerim Kapalı her yanım Ötede resmin ilerde yokluğundaki boşluk… Ne ben bir şiir doldurabilirim bir kağıda Ne ben yokluğuna dair bir öykü yazabilirim Oysa dokunsa tenin En terli halimle açmaz mıyım tüm posta kutularımı… Saymayarak,yokluğunda durup durupken uyanmamı Kaç ezan eskitti yorgun uyanışlarım, Ya sen geldiğin gibi Ya gittiğin gibi… Bakır cezve Odun ve ateş Ve bu kent Ah beni benden alan duvar saatindeki çığlık… Ötede ölüm beride sevişme Tam ortasında yangın yeri bir ayrılık Acı hasret türküler düşüyor şarkılardan Şimdi uyumalı tüm sevdiğim kelebekler… Köşede yokluğun… Yollarda derin izlerin Saat tam on ikiye az kala Ben devrilmişim lambalar, sokaklar, kaldırımlar sana şahit Sen gitmişsin ,avucumda az toprak Ben sana gelmişim Odalarda soğuklar Ay (kahrolası) yine salıncak… |
selamlar