tabutta lades
.
bir ıslıkla başladı dudaklardaki ilk nefes hayatı teğet geçen rüzgarın tanrısı konuştu oturdu dizlerinin üzerine ten coğrafyasına gömdü kendini dinledi dinledi tekrar tekrar söyledi ölüm olun ben içeceğim dedi... bu gün simsiyah bu gece ışıkla sevişiyor kadınlar gölgelerin karanlık kubbesinde körüklüyorken ateş azabını titreyen kanlı eller sandım ki uğultular beni geçti ve sanki baktığımda aynaya o an seni daha bir hoyrat seviyordum taşıyordu hayallerime Akdeniz’e sansürsüz ve kuşkusuz herhangi bir görüş olmalı sanki davetkar yatağı tabut bu defa da defalarca hiçliğin ortasında uyanmak /gibi şaşırtıcı tutarsızlıkta hiçte yabancı değilken o büyük tutkuyla cinnet miydi çıplaklığımız akıp giderken zamana yalnızlığın kasıklarında -fısılda kulağıma son kez fısılda ama bilmezsin Beyza bir oyun trajedisidir -insanın* sahne yanar vücuduna sarılmak istediğinde dolunay en çok da soylu bir kıyamet kopar içinde tut elimden ve bırakma bütün intiharlar kendime orta yerinde kalabalığın /düşünmeden günden güne kaygan bir zeminde yürümekti hikayesi yakın olmayan bedeninden yaklaşmaktadır ölüm yapayalnızız herkese söyle aklımdayım. |
Adı, soy adı, cinsiyeti, sesi, kokusu ve rengi..
Dünyalıdır aslında.
Tebrikler.