toprağın yüzü
.
hiçbir şey söyleyerek hatırlarsanız bütün iyi şeyler değil mi iki yüzlü yeminler... günbatımında siz hayalet ağaçlar ekerken isimsiz mezarlara gölge oyunları yansır yaşamın kör ettiği sert duvarlara kollarımdan düştüğünde sessiz sulara rengârenk dağılan fırtınada yeşil çuhaydı yüzüm kapadığımda gözlerimi s/onsuzluk meydanında senli düşler yazıldı tüm dengelere inat ve hayata yazıldı her serenat sürünürken yerlerde ablukalara aldım oyunları bir tutam nefes solusam da göklerden ölümü tanıyorum derinlerden kan kırmızı yağmurlarla damla damla doğan BİR ben lime lime edilmiş çığlıkların ekseninde dönerken semah yanıyor sözlerim tek tek düşüyor ağulu yatağıma serinkanlı lanetti nefes giz tapınağında kutsal sancı egemen olduğunda ters yollara modası geçmiş sınırları parçalıyor ışık zerreleri alıngan -yaralı ve kifayetsiz madem erkendi o saat karıştığında hücrelerime karanlık ay ışığı günahlarını aklamaya çalışan suretlere tutarsız gök kuşağı çiziyorum kısık gözkapaklarıma görkemli aldanışlarını seyrinde beyazlar çivileniyor ruhuma - o zamanda bir karar hem belki ürkütüyordu beni küçük bir gökyüzü ki ritmi bozulmuş çırılçıplak ten yalnızlığı olmalıydı bahsi intihar anason kokarken oda dumanın en esrarlısı içimde şahlanırken hafif uyurdu saçlarım karanlığın örtüsü altında ve çünkü toprak hakkında her şey buz tabut kelebeğin kanatları hatta ölümle büyüyen gölgesinde kendime mahkum kendime köle bir sesim kısacık uykumda 11110 |