ölüm ayracı
.
ve mutlaka rengi solmuş bir zamana hükmeder an en yakın yenilgidir en uzağın galibi ki ters düşmez hiçbir sözü görebildiğindir akıbetin sureti dudaklarımı ısırdığım yerden usulca sızan kanımı içen ruhuma... bedenimde yüksek sesli korkuların yankı vermez çığlıklarıydı sadece cesaretini hiç yitirmeden ciddi ve kaygısız akarken yüzüne göbek bağımı kesen ellerimle oysa karşıtsız ki mutlak gömdük gökyüzünü nedenini bilmeden derin bir ohh çeksem bu yakın ara bir yolculuğa çıksak kontrolsüz yine hayal edilebilir mi ulu orta toprağı alt üst eden ar damarı soğuk ve öfkeli yüreği kabarmış cesetler körpe dualarımın huzurunda ölmeden dirilmek mi bu kadar kolay burada ve şimdi kimsesiz kalmış dolunay gibi mezar sessizliği hükmederken kentin en beyaz sokaklarına yaslı gözlerinden akan kışkırtıcı ıslaklığın bulaştığı karanlıkda kalp boşluğuma basınç yaparken üç odanın dört duvarına kendimi çivilediğim eksikliğim bir şeyler fısıldıyorum gecenin kulağına şah damarımda sabahlar mıyız o vakit kimse bilemeyecek hemen söyle zor mu dirilmeden ölmek kaç kişiyim soluk soluğa içini doldurabilecekken ben tut çıkar bu dünyadan öp kanatlarımdan |
Güne pek yakışmışsın...