Veda Kokusuşimdi iki yüzlü masum bildiğim gökyüzü kim bilir bir daha ne zaman doğar günahsız olan tükettikçe anları saklıyor koynunda bulutlar gönlün soluğunda büyüyen zaman tüneli dolandıkça boğazıma saniyelere ördüğüm ilmekler çatlak vuran yelkovanda veda sesi var belki zamana da indirmek gerekli tülleri şimdi gözlere değmeden ucu mendillerin ıslak kuyruğundan yakalamak mümkündür kaygan yalanları perçinlenir mi hayallere ince belinden vakitsiz kopacak fırtınada bilemem bir tedirğinlik sardı mısraları nicedir gizliden ekşiyen bir bahar esintisi aralık çekmeden yüzüne tebeşir renkli örtüyü buz tuttu ateş yetiştiren kalem mürekkebin yüzü solgun peşi sıra sallanıp da sarı güller semada kol geziyor iğreti kokusu dadanmaya çalıştıkça gökkuşağı can çekişiyor öksüz parmakların yazdığı yetim sevda ve her kapı çarpışı bir virgül içinde mısraların vurmadan suratıma sonuncu bahar sıcaklığı yanağımda şimdiden sararan akşamların dudaklarında veda izi var büyüdükçe güz dilinde gün be gün ses tellerinde kopan poyraz acıtıyor yüzümü gözlerinin buğusunda ölüyor yakamozlar yapıştı kelimelere yağmur damlaları gizemine tutunan aşk masalı yazan sayfalarda veda kokusu var Blackless |