Eziyorum Sana Olan Çocukluğumu
bu nasıl delirmek bu
içimde kanal kanal sancı gondolları sen acıların kontesi el sallarsın soğuk soğuk yangın sabahına uyanışıma ölmek ne kelime tiranlarımda deprem kargaşası kan işerim duvarlarına baktığın kentin küflenmiş sarımsılığına bu deniz benim acılarımı taşıyamaz bu deniz ıslanır asit yağmurlarında düşsel göğümün bu deniz sırılsıklam bende çölleşmişliğinle bu deniz aldırmazlığı kuşkulu sevişmelerinin korkarım basmaya topoğrafyasına içsel döngümün bu kesme taşlar zifiri cehennem bu taşlar anlarım senin yüreğinin özeti bu taşlar kötülük sırlarını barındıran ben yeri değil eziyorum sana olan uzaklığımı her adımda ibresini şaşırmış felçli kartal ıssızlığım kayalıklarını özleyen balabanın boyun büküklüğü şımartılmış ayrılığımız satırlarına ihanet eden romansın dizelerine yabancı şiir kentine el olmuş evren gezgini göğsünün kafesinde göğe ihanetli yaban sürüsü sancılarımın koridorlarında ışığına rest çekmiş yakağandır vücut ısısına duyarlı bir bombadır ölmek ansızın olmalı diyorum loş deniz yorgunluğu gibi ormanıyla vedalaşan bilge yaşadıkça acı ne işe yararı kovalayan elinin artığı çalıları aşkla tutuşmuş çalı kuşu eyüp sabırlı nuhun gemisinde olmamak sanki yalnızlık evren ve ben kötülüğü düşünmenin peşinde aylak bir ozan iyi olmak düşünmektir gece gündüz kötülüğü acıdan yontmaktır güzelliği severek ozan olmak sonrasının lakabı ölüm kod adı: müthiş yalnızlığın dolaşması ayaklarına canlı renkleri boşlamış çan kuleleri beyninin ve gridir tüm fasıl sesler hayat yalnızlık karmaşasının ucunda iki uçlu keskin bıçak haydi başla aryasına aptallığın her üye kendinden menkul bir havari ve yalın değil konuşmalar kendiyle sınırlı her ses bizsiz ah o işte o bizim yaman olmaklığımız kağan işçen... |