yosun ve iskelet bakışımdan uzayan gergin akşam üstünde birkaç rüzgar kıpırtısıyla
-sokakta kalmış şarkılar da avunur sebepli-
ve yalımında güneşin sabırsız kanatlarında yorgun akbabaların uzun iri koyu saçlarında yatısız yarasıyla sevinen
- sebepsiz-
küçücük, avuç içi kadar bir oda, çamlar arasında kuytu bir yeşilliğin ortasında; sakinleri yok henüz, mevsim, erken bir yayla vakti. Başka ? -bir sığınma isteği aniden-
güneş yol boyu peşimizden koşup yorulmuş, sakince çekiliyor yamaçların ardına. el ele yürüyoruz çimenli patikayı; papatyalar açmış toprak damında o evin. Bakıyorum : sen ağlıyorsun hala ?
ellerin papatyalar gibi narin oysa, yüzün gülüyor boğuk yemyeşil çayırlar gibi. eğilip giriyoruz evin kapısından; kıştan kalmışlığını mazur görmemek imkansız.
kıyıda bir döşek; açıp yayıyoruz, dolduruyoruz odayı boylu boyunca. güneşin kızılı süzülüyor kapının altından, çam ve ardıç kokularıyla sarmaş dolaş…
yan yana uzanıyoruz usulca, aheste bir uyku süzülüyor aramıza; öpmekle sarılmak arasında tedirgin, gözlerinin çatalına yenik düşüyor masalsı …arzu
başka? -bir nar gibi saçıldı mahremiyetimiz ortaya- daha başka?
Kaderle ilgili düşüncelerini merak ediyorum bir de kuşlar nasıl konumlanır maslak center’in camlarına; camı silen o kadında olmasa bu hayatta, güneş gözlükleri yetmeyecek dünyanı aydınlatmaya.
bir de şunu meraklandım çocuk ayrıca; ege’de bağbozumunda sevişen iki karınca mı önemsenir salkımlarca, yoksa boğaz köprüsünden aşağı sallanan bir adam mı balıklar tarafından?
yine de seviyorum gemileri şarabın içinde sallanan tıpa gibi. başka? -bir susma isteği- daha?
evlatlık alınmış bu acı, bu aşk -inince- ömrümün ekmeğine sürdüğüm bi çay kaşığı bal gözlerin unutturur ekmek kuyruğundan aldığımız payı; şu dilenci ellerimiz, emeğimiz de olmasa.
evsiz barksızım yanında sessiz bir gecekondu varoş kaldırımında yürüdüğün kokun ayaklarımda beklemeyi dolanıyorum yalnızca. kirli paslı yüzüm kadın sesi, anne yüzü, ezan gibi çağırır cevapsızlığını tan kızılı
aşk bir tereddüttür sevgili, kaldırıma çıkmış bir araba yada. daha? … daha başka?
kaldım kamyoncu yol üstü lokantasının bozuk lambasıyla başbaşa. konuştukça orospu telaşsızlığını anladım ki hayat üstü örtülmüş bir yara. konuştukça bu sonuçsuzluk başlangıç sessizdi oysa diyorum lambaya. amaç unutmaksa çamurlukların gürültüsünü tebessümlü bir çorba üstü kekiği hatırlatır dolandığın dağları. ve hayat, anlatıp anlamamaksa ve unutmaksa anlatıp anladığını para üstü alır gibidir ellerin ceplerinde; yada hesap ödüyorsun tedavülden kalkmış ’o’na bi zaman değmiş parmak uçların..la daha başka?
bildiğim şeylerle yanılıyorum hep, şey dediğim nesnelerle yaşıyorum bi hiçliği, dediğim herşey kendimi kandırdığım sürece doğru, herşey benimle anlamsız bu yüzden;
benimle herşey bilmece, hiç bir şey dememiş oluyorum böylece.
ellerinin; ortası var biliyorum güvenli beyaz bir kekliğin dağdan iner gibi ovaya. Ellerin ; boğaz köprüsü olabilirmi sence? iki ruhu bir araya gelemeyen iki aç kıtaya.
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Başka şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Başka şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Birer tanrı gerekti, varlığına sığınmak için, ve sövmek için sığınağı yetmediğinde, kendimizden saklanmalara.. Başka; ve bir ayna... güzelliğimizi kanıt için kendimize, çirkinliği kırmak için yüzünde... Başka? ve şiirler elbet.... uçup gitmesin diye söz gibi zamandan. baki kalsın diye, taşını ayıkladığımız varlığmızın plavı ; tane tane hem de :) Of şair... Hangisini alır ki zaman albümüne... Dağallığındaki karıncaları mı, şu boğazda köpürden sallanan, sıradanlığa restinde bile rutine atlayan adamı mı... Soru değil diye o çengel yok cümle sonunda... Yılanlar, kabuk değiştirirken, zirvesindedir, zehrin; duynuş muydunuz usta? Karadut lekesinin, sadece kendi yaprağı ile çıkarılıacağını ya?
varlığına sığınmak için,
ve sövmek için sığınağı yetmediğinde, kendimizden saklanmalara..
Başka;
ve bir ayna...
güzelliğimizi kanıt için kendimize,
çirkinliği kırmak için yüzünde...
Başka?
ve şiirler elbet....
uçup gitmesin diye söz gibi zamandan.
baki kalsın diye, taşını ayıkladığımız varlığmızın plavı ; tane tane hem de :)
Of şair...
Hangisini alır ki zaman albümüne...
Dağallığındaki karıncaları mı,
şu boğazda köpürden sallanan, sıradanlığa restinde bile rutine atlayan adamı mı...
Soru değil diye o çengel yok cümle sonunda...
Yılanlar, kabuk değiştirirken, zirvesindedir, zehrin; duynuş muydunuz usta?
Karadut lekesinin, sadece kendi yaprağı ile çıkarılıacağını ya?
İçten tebriklerim ve saygım ile...