umut ve korkuŞiirin hikayesini görmek için tıklayın tanışmalıyız ölüm
ne çok uzak ne çok yakın kıyılarına yaşamın düşmezken son nefes ölüm tuttu dilimi kıvrıldım bir köşesine canımın şimdi güneşin gölgesinde üşüyor dudaklarım susuyorum mecburen bir avuç kemik sızlıyordu dokununca merhamet iliklerime kan korktum toparlandım usulca kendimden mahzun bir dağınıklık süzülüyordu göğsüme ahde veda kuşların kanatları kırılınca birden uçmak kimin haddi bu an bahar kırığı bir yağmur olsun istedim okyanus kırağı çıldırmış içim gözleri kapanınca penceremde yaşamın biraz daha göz yaşı dökmeliydim biraz daha aşk dedim biraz daha kuş gözledim uçurmak için düşerken ecel teri göz çukurlarına gökkuşağımın biraz daha mühlet dile(meliy)dim daha çok ağla(malıy)dım gün ertesi sancılar dökülmezden bir önce ipine un sürülmeliydi hayatın vedalaşmak için yüreğim toparlan bir daha dedim çıldırmıştım pamuk ipliği denilen o naif sır büklüm büklüm büyümüş boğaz düğümlerimde çılgın bir sandık içinde yasaklı can ürkek ümidim kapalı bir koyu hazan çırpınır kuyuya düşünce ecel çoşar suskun sel ve ey kudurmuş olan gürbüz çöl ve ey kurumuş dehşet göl gözlerimden umut bekleme artık ben istemeden bir daha beni sen gizlice ben de öl ... MHD |
apaçık bir korkuya iz sürüyorum şiirde..kimsesiz ve başbaşa kalmak ne güzel şimdi..
az evel gökyüzünden süzülen uçağı yıldıza benzetişim de şiirdendir mutlaka..
kim bilir,belki de bir benzetişin düşüydü..'umut ve korku' iki naif çocuk,
iki 'uyumsuz'..nasılda parlak bir gerçeğin izdüşümü oluveriyor oysa..sevgiler şair..