acıŞiirin hikayesini görmek için tıklayın "etimizle kemiğimizle nefret ettik çağlardan" dilimin ucunda bir türkü var bu çağın çok ötesindeyim ısrarla sancı diyor bana adrian sancı ben illa neşet baba dinliyorum ve İnsanın sancısını bir dağa benzetiyorum benzetmeler konusunda çok yetersizim aslında daha kendimi bile bir şeye benzetemezken sancıma bir isim buluyorum ben bir dağ sancısıyım kırılmış bir sandalyede oturmaya benzer yaşam kırılmış bir sandalye miyim bir rüyaya dokunuyorum keşke uçurumdan düşerken uyanan bir insan olsaydım sahi uçurumdan düşerken neden uyanır insan sen bilmezsin ben de bilmiyorum uçuruma sormak lazım ya da vazgeçtim keşke bir uçurum olsaydım ben deli dolu bir kadındım ama şimdi sadece doluyum güven o içimde gizli bir mağara çok ışıksız ve sessiz ruhumun eklemlerinde geziniyor bir gecenin eli dışarıya bakıyorum şimdi bir at sırtı gerek bana biliyorum bu arada atlar mağaralara sığar mı başka evim yok ki benim bir at ve mağara ile ben çok özgürüm ay evrelerine ayrılmış insanlar evlerine bu gece de ay olamayışımıza ağlayalım sesinde bir temmuz sabahı yatardı seni her öptüğümde onu uyandırırdım sesine ve temmuza en çok da sesine sen benimi sordun sahi kışı geçirmeye çalışıyorum işte nolsun ki eldivenlerim de yok üstelik takım elbiseni ütüledim bak en sevdiğin çorabının eşini de buldum anahtarların yerini biliyorsun beni mi merak ettin sen yine ben eski bir evin duvarlarını siliyorum duvarlarda çok kirli üstelik ve sen bunları açıp okuduğunda ben çoktan ölmüş olacağım ve bütün sancılı çocuklar gibi bir bahara gömüleceğim my |