3
Yorum
23
Beğeni
5,0
Puan
1011
Okunma
nefha-i feza
boğazımda bu har birikintisi yok mu sur-A
çocukluğumun sessiz çığlıklarıyla birleştirip içimde seni
aklıyor marazlı asırların kirli surat tüm firavunlarını
bilemezsin nasıl bir zamana esir olduğumu surA
nasıl secdesiz kaldığımı bu işgalci yurtta
bilemezsin
çimenleri eze eze kuruyor yeryüzünde kalbim
ah biricik olan sevgili Allah’ım
sesinle beni sular mısın
ezansız kalmış içim
ecelden ürkmüş bir çift göz gibiyim
hasretle düğümlü yorum seni bağrımda surA
ellerim cennetten koparılmış bir mağmayken böyle
ruhunu kaybetmiş bu nehâr deminden çıkıp yola
yenile yenile bu rezil dünyaya
sadakatli gök yolculuğundan inen meleklerce
dağıla dağıla bu naçar aklımda
bir cellat gibi saplayıp boynuma sesini Allah’ın
kıvırıp dizlerimi sırtımdan asılan çocuk bahçelerinde
oturuyorum gönül başımda harlanan bu ateş tahtında
şah damarımda ki bu kan kokusunda pişirip göğsümü
dilimde yanmış tüm çocuksu zamanları doldurup ağzıma
insanlığın soysuz seslerini reddedip mahkemelerce
o dar yolculuğumda boğa boğa habis zevklerini zamanın
sana bağışlıyorum son nefesimi
kendini görünmez eyleyen kudret
ahh beni köleliğimce azad et
nasılda yorgunca gürlüyor içimde zaman
nasılda nal seslerine benziyor ellerime yağan kar
beynimin içinde kaynarken yevmi gün tüm kıyamlar
söylesene hangi mevsimde en güzel ölmek var
dergâh-ı muallâm olan can yar
nefha-i saik
hükmedilmiş yeni dünyanın bebek sesine dönüştür beni sur-A
son demimde günahsız kılsın beni kader
ve o cennette vadedilmiş tüm günahsızlığımla
kuş seslerine karışsın damarlarımdaki bu hazin hıçkırık
ellerin içimde gezinen bir gökyüzüne dönüşsün
denizlere açılan son şiire bölünsün ellerim
çığlık ve sırtımda büyüyen harlı bir orman örtüsüyle
gibi alabildiğince kahırlı ve liken bu dalga da
derinliğince çekip beni cehennemine
çığlıklarca yükseltip Muhammedine
bedenimi kavrulmuş taşlar gibi savursun YusrA
ah kalbimin uslanmaz bu tavan arası yok mu
ha çöktü çökecek kıyamet üstüme sur-A
toprağa iman et lütfen
ve daha derin susma bana
sustukça çürüyor içimde gün ışığım
karanlık cümleler boyu kayboluyor ömrüm
nasılda küflü bir cinayet gibi sevmişim sesini
nasılda görmemişim içime yerleşmiş o zalim denizi
ve ama il la ve ama il la
mütedeyyin bir kutsiyetle seni bilmeye hep and içmişim
bedenimde kendinden geçmiş bir azgın umut
baygın kelebeklerin ömrü kadar telaşlıca
ve sonsuz bir mahşer kavgası kadar gür
yandıkça büyüyen bir nefsin azametince o gurur
nasılda amansızca gürlüyor içimde mahşer
gerçeğe direndikçe daha da yaşıyorum seni surA
daha da özgürce adanı yorum sana
ve dengesizce yarışıp bu dünyamda seninle
tanrının göğüne çıkıyorum arsızca ve hür bir umutla
sana yeminler olsun ki şu saatler sur-A
gece saatlerinde senleştikçe içimiz
cennetle müjdelenmiş göklere dönüşüyoruz
aşk ve zaman bizim son köleliğimiz
kollarını nasılda özgürleştiriyor ruhum
bütün kuşların kanatlarından asılıp o gün
sallanıyoruz ipliğinde son ölümün
tek hakikat yok olmaktır diyor bana gözlerim
ve yaşamak acıya alışmaktır diye diye
dağlara çocukça gülümsüyorum
beni bu tutsaklıktan Azad etme
tur i Sina da beni kara bir taş eyle aziz Mevla
sonra yine bul beni o yağmada
ve kendi yurdunda sonsuz bir ayet gibi ağırla
nefha-i kıyam
işte böyle bir sükut vakti seni sur-A
kendimde ölmeye and içiyorum
ey yanmağa münhasır olan ateşi derd
soğuk yüzünü kalbime gömüp bu dem
göğsümde ışığı söndürüyorum
karanlıktan göç aldım
dergahında bu derdi yüze bir aydınlık lütfedip
içimdeki denizimi yar
ve bana bir güneş bağışla Alahım
my