Kırk Kederli
eski arkadaşlıklarla bir
kayboldu baharlar da dostluğuna sığındım ağaçların sırılsıklamdım yalnızlıkla griyle karşıladığım günü kimseye anlatamadım... güvercinler hüzünlüydü damlarda sular soğuk hasta soluk yüzlerde sadece akşamı beklemek bütün akşamlarda aynı yoksul koku peynir ve ekmek acı nem buğusuyla birbirine yakın kırk kederli pencereler... sensiz yüreğimin hammalıyım gözlerimin yalancı şahidi dilimin boşboğazı sensiz sesimin yabancısıyım ömür vurgunum senin zamanların bunlar dalıp dalıp çıkamadığım... güneş yaklaştı kente ağır üşümeler unutuldu kuşlar kanat çırpmaya daha hevesli sessiz ve yoksun yazlara yolculuk hazırlığı bütün tedirginliklerde alıp başımı gideceğim en ağır yüküyle şarkılarımın mevsim döngüsü uzaklıklarıyla ve çocukların gökkuşağı sevdalarını unutmadan sırtımda yankısız uçurumların kekre ürpertisi alıp başımı gideceğim sokağa... kağan işçen... |