KIRIK PENCERE-2
"parafindi düşleri içine çeken
ıslak dudaklı bir sevişmeydi eriyen damlası..." hüzünlüydü gök karalara bulanmıştı bulut hasret damlasıydı kepenklerin avuçlarına düşen bir de sardunyayı yeşerten kırık camdan içeri giren sağnaklar odaya dolardı gecenin busesi bir bana bir yanan muma misafirdi toprak kokusu koklardım sen gibi çiğerimden içeri sardunyam sende küsme gel beri yıldırımın sesi korkutmuyor ki beni parıltısı yüzüme en çokta hayaline vururdu her gece üzerime üzerime alıştım kağıt yırtığı gecelere kırık bir cam daha düşer hatıramdan adresi yazılmamış mektuplardan gece kara, kağıt beyaz, mor bir özlem... avuçlarımdan ayaklarıma akan kan/ayan geriye bende kalan duvarlardaki matemin dilime sataşır ağzımda tütün sarısı bir türkü ayrılıktanmı nedir bilmem o da pencereden dışarı çıkar geceye karışır kaçar uykular yanan muma sarılır nedensiz.. gözlerim sulanır kirpiklerime tutunur kulağım kapıda gözüm kırık pencerede puslandıkça puslanır göz kapaklarım rüzgar bir daha eser kepenk kapanır cam sangırtısı yürek sesine karışır mum söner zifirisindeki gece kazanır gözlerim kapanır,söner, kalırım... kırık pencerem,mektuplarım,sardunyalarım dışı sarı içi vapurdumanlı odanın ortasında bir de ölü ben kalırım yere dağılmış sabır tesbihleriyle birlikte... "rüzgar yüzüne değdiğinde gelirmi düşlerin sessizce... kırık pencereli odama dolar mı ben ölmeden önce... ." |