9
Yorum
12
Beğeni
0,0
Puan
1549
Okunma

...
Uzun bir yoldan geliyordum
Yorgun mevsimleri ardımda bırakarak
Ve üzerimde mavisi solmuş bir yağmurlukla
Omzumda boş bir sırt çantası
Ve yaşanmamış aşkların yalnızlığı
Diz boyu ağrı bacaklarımda
Islaktı eski botlarım ve ayaklarım hep üşürdü
Bir öğrenemedim su birikintilerine basmadan yürümeyi
Oysa annem onca tembih ederdi
Ama nerde nem var
Beni çekerdi
Yüzünde kahkahalar değil de
Çocuklar koşturan bir adamı arıyordum
Ve gözlerinde kadınlar yüzdürenden ziyade
Gözyaşıyla kadınını giydiren
Sanki çölde kalmış bir bedevi gibi
Rahmet yağmuru diliyordum
Üstelik
Denizi burnumu aşan bir şehirde
Biliyordum tuzun rengi her suda aynı değildi
Bir gece rüyama girdi
O adam
Ağlıyordu/m
Ertesi gün bir şiire resmini çizdim
Siyah saçlarında kar taneleri
Artık yüzündeki kırışıklarda koşuyordum
Ve dudaklarından içiyordum şiirleri
Üzerimde tarlatanlı tül elbisem
Tutup eteklerimden
Bir göğün merdivenlerinde buluyordum kendimi
Omzumda eli
Bazen de bağlayıp gözlerini içimdeki küçük kızın
Disneyland’ın ortasına bırakıyordu
Ellerini kavuşturup göğsüne
Gülümsüyordu
/Babam ölmüştü
Ermiş değildi/
Her neyse
Kandıramazdım kendimi
O n u seviyordum
Kim miydi o adam?
Adı herhangi bir isimdi fakat göbek adı Cibran!
Ama ben ölüyordum
Salanın ne anlama geldiğini bilmeyen mutlu bir bebek gibi
Her şey bir anı olarak kalacaktı
Dijital bir resmin hiç çekilmeyen *fotoğraf yüzünde…
de_soulmate
ikibinonbir