DİKENLİ TELDEKİ GÜVERCİN
gündoğusu, güneşin rengine inat, nasıl serin eser bu saatlerde
yüreğim eğer saklanmış olmasa, kanatları arasına bir güvercinin inan kıyamet ertesi gibi üşürdü yüreğim, öyle çok üşürdü… . . . . kanatlarımda emanet bir yürek, dağlar aşıp denizler geçerek tel örgüler üstüne konuyorum, o yürek adına hareket ederek. sol yanımda çocuk bahçesi, diğer yanım kahkaha şartnamesi kör ebeler sağır muhbir, salıncaktaki zincirler asayiş görevlisi. ama biz söz verdik birbirimize, sakladığım o yüreğin sahibi ile anlamsız yasaklara karşı başkaldırıları, önce çocuklardan başlatacağız diye. /düşümdeki bahçede, düşe-kalka oynuyor çocuklar kanayan dizlerinden öpüyorum, nasıl da kahkaha atıyorlar. . ./ bir cesaretle amaçtaki güzellikten, yarınlara doğru yol alırken tel örgüler üstüne konuyorum, gene sabah ve gene çok erken. ne güzeldir bilebilseniz, göz alabildiğine kırlar ve masmavi deniz keşke burada koşmak ve yüzmek, yasaklanmıştır demeseydiniz. kumdan kalelere su veremeyecekse dalgalar, başka ne işe yarar ve lüle saçlar üstüne taç yapılamayan, ece parlağındaki papatyalar. /sahile doğru koşarlarken öyle havalanıyor ki etekleri dalgaların altında sırılsıklam, hepsi birer deniz yıldızı sanki. . ./ hiç yorulmadan böylece, sonsuza kadar uçardım gündüz-gece eğer teller diken doğurmasaydı, konduğum o duvarın üstünde. ama gökyüzü hayaller açıyor hala, alabildiğine özgür bulutlarla bir de dağıtmaya çalışmasalar, bir ağızdan üfledikleri yasaklarla. söyleyin hangi bulut taşır yağmurları ve hangi yağmur yağardı bilselerdi çocukların yüzünde gözyaşı olup, bir çil bile olsa, ıslatacaklarını. /duvar, çocukları saklasa da balonları saklayamıyor hepsinin içinde bir bulut ve ufuklarında umut, öylece uçuyor. . ./ . . . . günbatısında tutsak olsa da güvercinim, ona emanet yüreğimle biliyorum yarın gene gündoğusu, yeni bir güneş daha doğuracak belki biraz üşüyecektir yüreğim ama, inan asla donmayacak… Cevat Çeştepe Dedim ki: Nasıl bir şiir yazayım… --Bir çocuk yüreği gibi, balonları olsun, umutları olsun, kaydırakta da sallansın. Dedim ki: Ya başka… --Papatyalardan başına taç yapsın, sarı saçlı lüle-lüle, çilleri de olsun, döndükçe etekleri de havalansın, işte böyle… Dedim ki: Peki sonra… --?.?. Ben sözümü tuttum ama sonrasını o bilmiyordu, ben de bilmiyordum, güvercin hiç bilmiyordu.. Kara gözlüklü, kara bakışlı adamlar var ya hani karanlıkta yaşarlar ve gözleri hedefte, parmakları tetiktedir. Onlar biliyordu sadece. Bizim mücadelemiz de onların bildiklerini tersine çevirmek içindi. |
Tebrikler, selamlar, saygılar.