BİLİRSİN SEN...
Bir uzaktan görüntün sarmalandı içime, yılların ardında kalan pişmanlıklarımla, sen miydin,
yoksa, sen gibi bir karartın mıydı, hep sarar bu düş beni, Haziran sonlarında... Değişmek gerekti yaşamı da İsmi de ve sonuç değişselerdi her şeyi birleştirip mutlu olacaklardı... Seni sana yazsam, beni sana yazsam bendeki ben biter bilirsin bu son satırlardır, iç seslerimi içine alan bilirsin sen hayatı ne kadar zorladığımı ne kadar zavallılaştığımı ne kadar rüzgâra ıslık çaldığımı da bilirsin... En azından yokluğu bilirsin, yokluktaki, inleme seslerini bilirsin aynı çatı altında olsan da yokluğun sensizlik olduğunu da bilirsin sana beni yazmam sana seni de yazmak istemememi bilirsin ardından hep irin çıkar hep tiksinti çıkar bilirsin sevmelerin ardındaki kapıların ne kadar dar açıldığını dalgaların ne kadar yüksek olduğunu nazların ne kadar çekilmez olduğunu bilirsin... Bilmediğin bir şey var ki seni ne kadar sevmiş olduğumdur ki acıların hep ölü dalgaları vurur bedenime... Bu yüzden ben sevdim seni diyemezdim bilirsin... Yazgının sonu... Son söz ise... Artık kendi kendimize, kaderimize, kaderimizle teslim olmuştuk... Mustafa Yılmaz |
yokluktaki,inleme seslerini bilirsin aynı çatı altında olsan da yokluğun sensizlik olduğunu da bilirsin sana beni yazmam ...''
Sanki bir iç hesaplaşma vardı şiirde ve şiire duyguların aktarılışı felsefikti...beğeni ile okudum efendim,yüreğiniz kaleminiz var olsun,saygı ile....