Güneş'in denizde kaybolduğu andan sonra…
Sabahları zor eyledim bir başa tek başa
baktım ki gün ışımış kelebekler ak çiçeklere konmuş kendimi bir hoş hissedip merhaba yeni gün sabahı diyebildim... Her satırı bir azap oldu yazdıklarının, her yazdığım satırda tüm geçmişimle sislerde kaybolurken, kör bakışların, ıslak tayların koşuşu gibi savruldu gözlerimden akanlar, bunaldım, mutlu musun, sevgili? Seni sevdikçe bunalmışlığa, seni düşündükçe hep uzaklara yayıldı gözlerim, geçmişle gelecek arasındaki köprüde hep kayboluşumun sebebi sen oldun sevgili huzurlu musun? Yarınlar, senle benim derken, karanlıklara, kulvarlarda bırakışınla, yollardaki perperişanlığımın sebebi de sendin, bakışlarımdaki yalnızlığı gördüğünde, sevinebilecek misin sevgili… Soğuk, darmadağın bir yalnızlık, yüze çıkmış hasret, dibe çökmüş umut, sadece hasrete bağlanmış bir yaşam, donuk gözler ve umutsuz bakışlarla sadece arayışta olan yürek ve bekleyiş, yarınsız zamanları... Donuklaştım işte, sevgili, sen sıcaklarda mısın? İçinde ölüm olmasa, umutların ve de kızgınlıkların olsa, keşkelerle demek çok hoş bir şey değil ama biz hep sevdiğimizi vururuz yerden yere ki oluşsun, pişsin ve dayansın hayata korkusuz, gök gürültüsünden, yıldırımlardan korkmayan ama sevgiye eğilen, büzülen bir yürek peşinde olsun hep... Tulumbadan su içer gibi acıyı yudumlasın da, dayanması gerek sevginin oklarına. Bilesin der yüreğine... Neden hep keşkeleri düşünürüm, oysa vazgeçtiklerimdi beni yoğun duygularla sere serpe savuran... Güneş’in denizde kaybolduğu andan sonra, deniz tutuşur, yürek tutuklaşır, hasret ayyuka çıkar, gözdeki bir damla yaş buharlaşır, denize karışır ki beklenenin ardından alev olur gözler... Üç çocuk güler, üç çocuk ağlar neden ağladığını bilmeden, bir şarkının tınısı çıkar sisler arasından ki yürek ağlar... Mustafa yılmaz |