Eskimiş mektuplar cebimde…
Kalın bir duvar,
Yüksek, Kaygan Ve Tırtıllı bir sıva ile Geçmiş zaman, Tırmanmak artık, Geç kalmış saatlere… Vakit geç, Yol uzun, Mecal tükenip durmuş, Adımlanışlar yorgun, Zaman geçmişe dönük uzun… Karanlık basmak üzere, Eskimiş mektuplar cebimde, Birisi nedense avucumda, Kelimeler sıralanır akarcasına, Ve Yokluk zaman, Yarış saniyelerle, Nefes yıllar uzaklığına sarkmış, Gün batımı öksüzlüğü çökmüş, Yürekte… Boş verilmiş tüm zamanlar Bir zamanlar iç gıdıklayan, Sesler, Yüzler, Anlar, Anılar dolu dizgin koşuda, Yalnızlık yıllardan sarkmış, Gündüz geceye kol atmış, Gece yalnızlığa, Ürpermelere Ve bezmişliğe kol sarmış… Gecikmiş mektup kokuları, Benlikte, Genizlerde, Hasrete gerdan sallayan özlem, Bel büküklüğüne dermansızlık, Kayıp düşlerin düşüncelerin, Yorgunluğu, Özlem ise bir işkence, Öfke ise bedeni aşmış, Sevecenlik yürek ritmi, Ve Yalnızlığın tutulan köşeleri, Öfke sarmış karanlığı delen bakışları, Öksüzleşmiş bir ruh esintisi, Bir gariplik, bir küskünlük, Kendine, Ve Zaman, hırçın, inatçı ve acımasız, Sevgili sözcüğü bir yangın, Barışa, yürek hoşluğuna meydan Dar, Sisli, puslu ve de nemli, Karanlığa acımasızlık, Bakışlara yorgunluk, Kelimeler yabancılaşmış, Düşlere, düşlemelere ve Kendime… Yoksun sevgili, Tüm yokluklar gibi yoksun, Sadece yanık bir ter kokusu, Sadece kaşlardan çeneye düşen, Ter… Ve acımasız bir yakarış bu, Öfkeye… Yeter ve dur, dinginleşme, Zamana, Ruhuma yakarışlarım… Acıya, sevmeye sabra usta, Bir yürek, Bedensel yırtılmalara, Tabiata acemi, Kendine yaban, yaban elde, Gurbet, tam koyu sıkıntı Ve geçmiş, Tahammülü zorlaşmış bir, Ruhta Ve Sadece vedalaşma bu yalnızlığa Cevabı alınmış özleme Veda yeni gün ve sabahı, Güneş’e merhaba, güne de… Uzun oldu bu gece, Uzundu bu geceki hasret, Sabahın ilk ışığındaydı Kuş sesleri, Daha kırlangıçlar yok, İçimde huzur hiç yok, Beklenti de, Özlem dışı tüm kavramlar Ve Yalnızlık, Ve sen sevgili kalabalıkların Ve de Güneşin, gün boyu senle Bense, hala yarasa düşleri ile, Karanlıklarda… İçi boşaltılmış bir sevgiydi bu günlerdeki perişanlıklara uzayan… Ardına bakma, bir daha hiç bakma ardına, söylenmiş sözler var, düşlenmiş rüyalar gibi yaşam vardı, sanki ama terk edilecek bir yaşam vardı artık ardına bakılmayan içi zül dolu, zülüm dolu... Ve kaybettiğimiz yaşam zamanları, dahil oldu hayatımızın kerelerine kenetlenmiş... Mustafa yılmaz Hikayesi: Her başlangıç bir gün eskiyordu, sadece kırık dökük bakışlar ve düşünceler kalırdı mektuplara yazılmamış cümlelerle... Mustafa yılmaz |