aşkın aşkıŞiirin hikayesini görmek için tıklayın “Gömlek yırtma hülyası zindana düşen yürek
Kendine tam yol kürek kuyu suyu kırlangıç”
Gördüğünde kızıl gömleği
soğuk meşun bir rüzgar eser ruhunda yırtılırcasına yürek zarı dehşet bir ah çeker baba nebî ... çöle yılankavi uzanan bir kervan soluklanır yusuf’un kuyusunun az başındadır farkeder biri oğlunu raşel’in çekip çıkarır kuytudan uzaktan seyredalar çorak diyar kuşları “o kadar az değer biçmişlerdir ...”ki oğluna yakub’un ileri gelenlerden bir kişizadeye satarlar sadece bir-iki gümüş dirheme kâh meşakkatli bir yolun kâh romantik bir zincirin hikâyesidir bu sapır sapır dökülürken mevsimler... ... siner kuğu gibi buğulu bir arzu tenine alev alev aziz’in züleyhası boğuşur gözlerindeki haleler “kesik düşleriyle” vurgun yusuf’a biteviye aşkın aşkından gül yaprağı yüzü tutkudan kavruk çıradır dip ateşe kızgın bir demirdir özlemi dağlar serçe gözlerini bitik bir düş yerleşir sabır çatısına umut şelale olur cidarında ne fayda yusuf kapılmaz bir dem ona anlam veremez çevresi “kölenin gönlünü çelmeye” nasıl yakıştırırdı züleyha kendine olacak şey değil bir gün toplar züleyha da sözde kendinden emin hanımları elma ikram eder konuklarına tek tek bakarak gözlerine çağırır yusuf’u zaferle güneşin ayak izleri yüzünde karşılarında bir erkek güzeli baktıkça yusuf’a kendinden geçer her biri isa’nın annesi meryem misali beri yandan elma diye parmaklarını keser bıçakları titrerken hazdan bedenleri hissetmezler bir damla kanı yusuf insan değil ”gözde bir melek” olmalı ... gönül gençyılmaz |