kördüğüm
“ikra, Rabbinin adıyla oku…”
kocaman büyür iki güneş gözlerinde ayazda kalmış yapraktır dudakları gülümserken karşısındakine altı yüz kanatlı su gibi yüzün içinde karanlık ve karmaşık bir korku ... buzdağı sırtında iner koyağından selam verir kuşlar ismini fısıldar taşlar zor varır varmak istediği yere ve titrerken her bir uzvu şefkatli bir el örter sımsıkı kaç dem demlenir üstünde örtü bilinmez kuşluk vaktine yemin edenin elçisi huzursuz ve tedirgin “olgun ve doygun “yüreğin sabırlı teskiniyle durulur pür-ü pak bir süre sonra etrafında toplar genç dimağları her biri zehirli ok bakışlı lavlar akar damarlarında “ateşten gömlek “imanları ve kanla zerk edilir yere göğe karıncayı yaratanın buyruğu kaç vakit geçer kaç ocak söner bilinmez her gün ıstıraplı şafak söker döküldükçe ayetler umudu umut toplar bir gün taşlanır taif’de sığınır bir bağ evine üzüm salkımları gibi gözyaşları alev ve kan yüzünde yakarır zeytine yemin edene bir volkan daha söner ellerinde zaman tortop olmuş bir kutup tilkisi gibi yuvarlanır çaresiz yareniyle gizlenir sevr’e karanlık ruhlar sarmıştır dört bir yanı hemen korur görünmez güçler kâh örümcek kâh güvercin bekçi durur önünde sonunda varır menziline sevgi seli dillenir deflerle sarmaşık olur sevenleriyle ve gelir beklenen göksel emir savaş Allah için savaş dizilir omuz omuza sağda muhacirler solda ensar arkalarında kızgın kılıçlarıyla melekler ve yağmur yardım eder onlara ve rüzgar ve toz ve toprak eğer açlıktan karnına çift taş bağlayanın düşse yere bir damla kanı hiç kıyar mı ona Merhametlilerin Merhametlisi Vallahi de billahi de anında tuz buz eder kâinatı neticede kâh zafer kâh yas bedir uhud hendek her biri tarihe olur ibret ve günler günleri aylar ayları muştular toplanır yüz bin asker Allahu Ekber sesleri coşturur melekleri fethedilir kutsal ev ötede seslenir gönüller Resulüm “anam babam kurban olsun sana “ seviyoruz seni “kördüğüm gibi” sessizce ağlar arafat... gönül gençyılmaz |
kızgın çöl kumlarına düşmüş
çiğ tanesi gibi
seviyoruz seni...